Mum Işıklı Yüzler

Mum Işıklı Yüzler
Yüzler..Birbirinden farklı yaratılmış yüzler..Rengine aldanıp kendimizi değiştirdiğimiz karakterler..6. his diye bir şeyin olmadığını sonuna kadar savundurtturabilen insanlar.. Aldanmak yaşamı engelleyen önemli bir etken. Karşımızdakine aldanmanın dışında en geri dönülmezi de kendimize olanı..Bir çok yüzü ışık oyunlarından görmüyoruz. Bir çoğu da mum ışığında gördüklerimiz..Hep bir yanları karanlık olan yüzlerden ışık dolu beklentilerimiz var..Kendini içinde taşıdığı karakterin ışığıyla yansıtan birini bulduğunuzda o sizsiniz demektir. Tabi eğer siz de o ışıkla yansıyorsanız..

14 Ara 2012

HAYAT

Önümde duran beyaz sayfa gibisin hayat..
ööööyle duruyorsun yanımda...
biliyorsun herkes gibi ben de yazıcam kendi kaderimi üstüne..
pusudasın..
Yıllardır böyle yaşıyorum;
yıllardır çalışıyor,uyuyor,yürüyorum..
hiç değişmiyor günler..
hiç yardımcı olmadın bana..
tüm ömrümün aynı geçmesi sadece benim işim ..
eski cesurluğumu aldın benden..
iki hızlı adım sonram yavaş benim..
gönlüm yorulmuş ayaklarımdan beter...
heyecanlanmak ne demek.. almışsın benden..
sevmek ne demek.. karanlıktan korkar olmuşum..
erken ölmüşüm hayat..
gözyaşımın yeri değişmiş mesela..

azalmış,göz ucumda..
çok zor ağlar olmuşum ..
tüm gülmelerim ambargolu..
büyük hata yapıyormuşum meğer,kızıyormuşsun..
.özledim anlıyor musun...
benden tüm aldıklarını..
ya nefesimi kes ya biraz müsade et..
birilerine teşekkür edebilmeme izin ver..
beni canımla sına canım dediklerimle değil..
sende olanlarım bendekilerden fazla.. bir tane daha ekleme..
artık bırak yakamı..
bırak tutuşsun yüreğim.. yanıyım..
bırak düşiyim..
bırak seviyim..
bizi bırak hayat..


2 Ara 2012

SİHİR


Suskunluk çöktü üstüme
Zor bir hayat karmaşası..
Sözlerin sahteliğiyle akan zaman..
Bu kadar zorun içinde kolayı bulma çabası.
Bu kadar hayıra verilecek evetler.
Anlatamamak mı anlamamak mı?
Doğrunun içindeki yalan.
Hep ruhumuzla boğuşuruz ya,
kelimeler de öyle işte.
Kimin doğrusu kime doğru!
İşte anlamamak.
Ya kendi doğrun!
İşte anlatamamak.

Bir bakış arıyorum
gerçek olabilecek kadar sessiz,cesaretli.
Ben bakıyorum da,
kafam bulanıyor kendi sesimden
Görüyorum..

Hiç susmıyacak kadar yalanım esasında..
Olan herşey benim yüzümden
Kendi sesimle boğulduğum zamanlar da
Başka elleri boynuma geçirttiğim zamanlar da
Karamsarım belki ama bundan besleniyorum..
Kendime yetmenin en kolay hali bunlar..
Her taşı şehrin ben ayak bastığımda anlamlı..
Ben sihri bulma peşindeyim..
Bulamazsam ....
Taş altına elini sokacak bir kahramanın..


12 Kas 2012

EKSİK

Değişmişim..
Bir anda hissettim bunu..
Dinlediğim bir şarkı

o bilmez,bilse de kabullenmez tavrımı yerle bir ettiğinde..
"gerek yok" ve "ya allah aşkınıza olmayan birşeyi nasıl yaşadığınızı sanıyorsunuz" 

ki dediğim şeyin eksikliğini farkettiğimde..
İçten içe ayna karşısında bile görmekten kaçtığım aşkın varolduğunu 

kulağımdan kalbime geçen o acıda bildiğimde..
Uzun uzun çalan hafif duygulu müziklerle herkesin aklından geçmişteki

,belki de o andaki sevdaları geçerken ben de öyle bir duygunun hiç 
barınmamış olduğunu kavradığımda..
"aşıktım" kelimesini cümlelerimde kullanmadığımda..
Ve evet tüm bunlar sadece bir kaç dakikada ..
Bu sabah o beni delip geçen melodileri dinlerken düşünmek istedim "birini"..
Tek düşündüğüm eksikliğimdi..

Kıyaslanamaz belki ama bu geride kalan birini düşünmekten daha kaygı vericiydi..Bazen kendimi başka bir biçimde yakalıyorum,çıkarsam kafamı yerinden 
bir dönüp kendime baksam diyorum.. "ne yapıyorsun sen"..
Bir dilencinin yanından O'na sahtekârmış gibi bakarak geçerken mesela..
Elele tutuşmuş bir çifte arkalarından söverken mesela..
Elinde çiçek gördüğüm kızın sevgilisinin ne kadar yalaka olduğunu 

düşünürken mesela..
Şiir okuyan yada yazanı samimi bulmaz hatta gülerken mesela..
An be an değişen bu hallerimle geçen günlerimde değişmeyen tek şey 

ruhumun eksikliği..
Yazarken içimden dökülenler ile yaşarken dilimden düşenler çok başka..
İflah olmaz bir "olmanın" içinde "kaybetmişim birşeylerimi..

"Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol" da işe yaramaz artık..
Ben olmadığım rolü oynamaya olanı da yazmaya alıştım..
Biri eksik.. Ruhumu nerde bıraktıysam bulmamı sağlayacak can yoldaşım eksik..
Aslında bıktım kendi gözlerime bile bakamamaktan,

kendi kendime oynadığım bilmem kaçıncı perde ..
Mutlu neşeli duygusuz bir kadın..
Aslında...
Kolsuz bacaksız kalpsiz bir kadın...

28 Eki 2012

Keşke

Çok yaramazmışım (hatta biliyorum çok yaramazdım) küçükken...
:)) Canım annem eve sokamazdı beni..
"aaaaaannnneeee acıktıııımmmm" diye 6.kata bağırırdım,
hemen sepetle yarım ekmek domates peynirim iniverirdi..
Bir elimle yiyip diğer elimle misket oynamaya çabaladığım günler
hayatımın en anlamlı günleriymiş meğerse..

Mahalledeki evlerin tüm bahçe çıkışlarını,bağlantılarını ve hatta
çatılarından geçişlerini bile bilirdim..
(yer bitince gökleydi işim yani siz düşünün)
Yakalayamazdı kimse ..
Bizim evin arka odasının camından yan binanın balkonuna geçerdim,
tutunacak bir pay yada basacak bir pervaz olmamasına rağmen..
Çünkü orası arkadaşımın eviydi ve şimdi 6 kat in dolan sonra
bir 6 kat daha çık...
ohooooo... uzun işti.. :)
Tam karşımızda 3 katlı ve terası olan binada 3 tekerli bisiklet gördüğüm

gün yeni oyun saham o teras olmuştu..
Gıcır gıcır ses çıktıkça kafam göğe dönük dolanır dururdum,çok mutluydum..
Babam anneme çok bağırsa da annem o hıncını benden çıkarsa da mutluydum.


İlk mutsuzluğum o binanın yıkılıp yerine 6 katlı terassız bir bina yapılmasıyla,
ikincisi de mahalle içi araştırmalarımdan kafayı kaldırıp o binanın
6.katına yerleşen ailenin oğlunu görmemle başladı..
Yani ne zamanki bir erkek çocukluğuma değdi işte ben o gün birden büyüdüm..
20 yıl olmuş ben büyüyeli yani erken kaybetmişim çocukluğumu..
(Saflığı unutalı)


İlk keşkem budur işte benim..
"Keşke çocukluğumu doyasıya yaşayabilseydim.."


Bir gün bir baktım 20 yaşımdayım..
Sevdi biri beni,bir zamanlar benim O'nu sevdiğim gibi..
Hataya düştüm,bilemedim,kavrayamadım..
O bir zaman bana ne yaptıysa bir benzerini ben yaptım..
Saflık değdi gözüme tanıyamadım..
Hem büyük bir inançla hem de yalanla tuttum elini..

Her şeyi berbat ettim.. Kaybettim..
Yarım bıraktığım sevgisini de ilişkimizi de saflığımızı da O'nunla
beraber gömdüler toprağa..


İkinci keşkem de budur işte benim..
"Keşke doyasıya sevebilseydim.."


İnsanın hayatındaki "keşkeler" ne kadar çoksa o denli yanlıştır yaşadıkları..
Hele hele ben gibi ilk keşklerini dün gibi anımsıyorsa işi daha zordur
çünkü sonrakiler giderek çoğalacak hatta anımsamayacaktır bile..
Bizden artık geçti..
Bu yazıyı okuyanların hepsi "büyüdü"
Yeni nesle "keşke" nin az olmasının insan hayatında ne denli önem arz ettiğini
iyi anlatmak gerek..

Ben bunu yapabilir miyim bilmiyorum ama siz yapabilirsiniz..

23 Eki 2012

Tükenmeyen


Yakınlaşmış bir hayatın uzağındayım.
Hiç çıkılmamış dağların eteğinde.
Yazdıkça yazdığı yerde kalan bazen,
sustukça konuşan,
tesadüflerle alelacele dillendirilmemiş bir ben.
Düşünülmemiş düşler var.
Hiç gün yüzü görmemiş ukteler.
Ne zaman ıslak ne zaman  kuru hiç bilinmeyen bir yüz.
Gidebilmekle gitmek arasındaki farkı savaşa çeviren ben.
Ağdaki balığım bazen
Kör bir adamın sevişmesi gibi
Anlamı olmayan bir yürüyüş
"Ama"lı sürüyle cümleler
Dedirten kendi değil kişinin
Ayakta tutan tarafı bu işin beklemek aslında.
Kimi görsem aynı bakış..
Tanıdık değil tanıdıklar..

Derine dalmak için çoğu geceyi bekler.
Bazısı hiç beklemez.
Çünkü der ki;"gelmez"
Perdelerin  aralığında yaşanan hayatlar gördüm.
Hepsinde aynı hikaye..
Bende de var "ama" lı yığınlar.
Zor yıllar
Az kalmış sabırlar
Bitmiş "ama" tükenmeyen sevdalar..

21 Eki 2012

Ben

Çok şey söylemek istiyorum bazen
Birşey söyleyemediğim zamanların eşiğindeyim
Gitmeyi istiyorum bazen
Gidemediğim yolların başındayım
Yâri görmek istiyorum çoğu kez
Sokağının köşesindeyim
Hayaller peşimdeyken uykusuz gecelerdeyim
Doğduğum güne yaklaşırken durmuş saatlerdeyim
Bazen hayretle bakar bir yüzüm
Gecenin meltemindeyim
Vazgeçilmiş karanlıklarım var sakin bir düşteyim
Ağlatanların içinde yalnız gülmekteyim..
Aşkı tanımayan sevgiye sığınmış
bir bedenin içindeyim

Son

Bir intikam gibidir acı sonlar.
Akan asi nehri gibi..

Sıkıntılıyken bile dışardan sakin gibi gözüken
Sabah olduğunda öten horozun

Akşam olduğunda batan güneşin
Anlamını anlayamadan içine alıp sürükleyen bir nehir.
Eninde sonunda akan bu su da durulur..
Elbet içindekiler kendini dışa vurur..
Her anın acısını,iç yeniden sıvar...
Yerine yenileri yerleşir..
Geriye kalan yaşamın suyunu içmektir,dalgasında boğulmadan
Sörf misali ayakta kalabilmek tüm deli dalgalara karşı.
Diri vücutlu bir kadının kendine olan güveni gibi yarınına güvenerek.

Sevginin gücünü de yaşadım güçsüzlüğünü de.
Aşkın önündeki bendim hala sağlam.
Getiriler çoğalınca amaç soyutlandı.
Perilerin uçuşmaları gibiydi sevme olgusu.
Etekleri coşkulu heyecanlar
Dağınık kalplerin toplandığı mavi gökyüzü.
Hayat...
Her sonuç ayrılığı depreştirir.
Her geliş bir gidişi çağrıştırır.
Her gülücük ağlamayı sürükler.
İhtişamsız bir yüzüğün anlamsız işlevi gibi
Acı sonlar bir gerçektir.

Uzak

Ne uzak yaşıyorum sevmeyi
Gidip dönmelerle geçiyor tüm zaman
Bir yere ait değilim
Ruhum başka bedenim başka kalıntı
Ayaz soğukta üşümüyor bedenim
Düşüncelerim uzakta
Sevdiklerim,seviceklerim..
Düşlerim yoldaş sadece
Uzak benim sevmelerim..
Hep gitmeyi isterim
Mesafeler yer değiştirse de..
Uzak sevmelerle süslü benim düşlerim

6 Eki 2012

Olmazsa Olmaz



Bir kimsenin olmazsa olmazı oldunuz mu.. !!
Ben olmadım..
Belki ebeveynler için istisnai düşünülebilir ama  başka kimse için söyleyemem bunu..
Bu zaman zaman içerlediğim bir  durum..
Ayrıca bu insanları ayırdığım ama hayatımdan eleyemediğim de bir durum..
Ve bazen de haddimi bildiren; "demek bensiz de olabiliyormuş" dedirten..
Ve bu dünyada insana kendini çok da nimetten saymamayı öğreten..

Her aşk yada arkadaşlık göreceli  ilerler.. 
Kimi sonsuza dek sürebilir  yada anlık olabilir..
Ben  kendimce tüm ilişki türlerini Çıkara bağlarım..
Hatta öyle ki eve ekmek getirmeyen koca bile terk edilme riskindedir..
Başka bir örnekse mütemadiyen mutsuz,sıkıntılı davranışlar sergileyen 
bir insanı masanıza kaç kez çağırırsınız..!!
Bu az çıkarcılık çok bencillik taşımaz mı?
Bir de çevrenizdeki insanlardan kopmamak adına büründüğünüz
bilmem kaçıncı kişiliğiniz olabiliyor!! Bu ister istemez oluşuyor.. 
Bir çok insan da bunu kabul etmiyordur eminim.. Ama var ..!!
İşte birinin /lerinin olmazsa olmazı olmak için olmadığımız biri şekline dönüşmek..

Şimdi hangisine daha çok içerlemeliyim..!!
Vazgeçilmez bir sevgili yada arkadaş olamadığıma mı yoksa çevremdeki 
insanların arasında olmadığım bir hale bürünemediğime  mi!!
Aklımdan şu geçiyor;
Beni sıkan insanları yanımda istemediğimden yola çıkarak acaba 
ben kimlerin yanında olmamı istemediklerindenim..?
Biliyorum bu yazdıklarım çok karamsar ve düşündürücü..
Ama çocukluk hayallerimin elimden alınmasıyla başlayan bir eksiklik var hayatımda..
Asıl soru şu;
Bunca eksiğin içinde tam olan ne var...
Dostlar/arkadaşlıklar/aşklar/aile... ??
Burda bir çok şeye cevap  bulabiliyorum ama  dost ve arkadaş kavramlarının 
cevap kısmı boş..
Kaç kişi vardır mesela beni benden iyi tanıyan,benden bahsederken "olmazsa  olmazımdır" diyebilen..
Kaç kişi mesela üzüntümü kendi üzüntüsü gibi hisseden..
Annemin hastalığı esnasında konuşmak için bile olsa telefon defterimde 
kimi arıyacağımı bilememiştim mesela..
Çünkü beni katıksız kimin dinleyeceğini bulamamıştım..
Çok kişi oldu "bir şey lazım olursa..." diyen ama bana bir el lazımdı,bir omuz..
Yoktu kimse..
İşte o sıralarda gelmişti bu söz aklıma..
"kimsenin olmazsa olmazı değilim.."
Ve inanın bu durum ölümle  yarışır..

26 Eyl 2012

En Başındayım



Derin bir iç çekişti bendeki beklenen gecede.
Yaşanmışlığı rafa kaldırmaktı niyetim
Geçmişe ufak bir çizik.
Yeniden yansın dedim tüm ışıkları şehrin.
Benim için yansın..
Soğuk gecede bırakmaktı amacım,
tüm soğukluğunu yaşamın.
Eski gözlerde yeni beni yaratmak..
Hiç açılmamış kapıyı bulmak..
Baktım gökyüzüne büyük camdan
Sonra kendi yüzüme yansımasından..
Gülümsedim..
Gördüğüm bir avuç insan
ve şekli bozuk sorularla,
acıyı tamir edercesine çaldı enstrümanlar.
Sevinç yığıldı tüm hayatımdan önüme,
söyledim de kendimce.
Aslında tüm dizelerdeydim ben de.
Kestim kendimden olan ilk yarıyı ama bırakamadım..
Bensiz yok olmayacagını unuttum tüm anıların.
Ne beklenen gecenin,
ne benim için yanan ışıkların,
ne de açılmamış kapıların ardındayım.
Üşüyen ellerimle,soğuk gecede, 
ben yine en başındayım.

16 Eyl 2012

Şehrim



Serseri bir saati günün
Boğaziçi'nin loş mor göründüğü.
Masal şehrin okunmadığı dinlendiği bir saat.
Bir kaç göz açıktır mutlaka 
Yığılmış yorgunluk dolu bir gökyüzü gördüğüm.
Sokaklarında gazete sayfaları uçuşan,
kesseler duyulmayacak çığlıkları saklayan 
semtleri şehrimin.
Sanki,herkes yapması gerekeni yapmış,
kimsenin içine cam kırıkları dolmamış,
dostlar kavramlarını unutmamış,
kimse paranın esiri olmamış,
tok açın halinden anlamış
..gibi gösteren yalancı saatler
ve hep bu saatini yaşasam dediğim ben.
En artı zamanlarım şehrin sessiz zamanları.
Ilık bir geçişle hissettiğim askerlerim.
Umutlu gelecek düşlerim.
Derken:
Hiçbir şeyin yettiği yerdeyim.
Soğuk içimde hapis,
heves içimde körük..
İstanbul sessiz 
Sabahı bekliyorum bir bardak çayı için.,
sesindeki telaş için,
gecesini yaşayıp gündüzüne taşıyorum şehrimi,
bir küçücük umut için.

Ben değilim


İçimde bir gariplik var bir kaç gündür.
Kendimi zararsız bir hırsız gibi görüyorum.
Çünkü sadece kendimden Çalıyorum.
Bulundugum gül bahçesinde büyük dikenlerden
uzak durmayı öğrendim.
Minik batmalar dokunmuyor da değil elbet..
Ama büyüklerinin canımı nasıl yakacağını
bildiğimden,küçükler sadece kaşlarımı 
buruşturuyor..
Sonra oturuyorum çimlerin üstüne;
"bu koca dikenler ben sebep olmadıkça batamaz,
ama bu minikler yok mu!! sebepli sebepsiz hak sahibi
sanıyolar kendilerini. ne acı!" diyorum.
"hadi! onları da uzak tutsana kendinden.
acısız yaşa bu koca bahcede,nefes nefes kokularını çek
içine,yüzünü sür yumuşaklıklarına,gözlerini kapa kendini de
onlardan düşün" diyorum.. yapamıyorum..
Güle aşığım..
Yapamam ki,onu böyle sevmiş içim..
O minik dikenler de bir gün büyüyecekler,
gül bülbüle sevdalı derler ya .. yalan..
Gül toprağa bağlı..
Benden korkusu da bundan..
Ah be güzel çiçek...batmasın dikenlerin..
Seni toprağından ayıracak kişi değilim...

Biçare


Alışılmış,yıkanmış taze sokaklar.
Pazar dönüşü yorgunu gözlerim
Her şeyi alabilmiş ama bitmiş ellerim.
Hızla çarpan bir kalp ile yakası dik bir ben.
Başa dönmek hevesindeyim
Aşkı yaşatarak,tüm zehirleri kusarak,
yere el basarak.
Aşksız biçareyim.
Geceyi gördüm sanki.
Anlamayı hatırladım.
Derin köşelerimdeki örtüler kirlenmişti,
yıkamadım,attım.
Şimdi sırasıyla yanmakta  tüm kibrit çöplerim.
Bitmesiyle biçareyim.
İsimsiz bir çocuk büyüyor yanımda.
Bir duru su oldu zihnim.
Ağır,söylenmeyen sözlerim,
bulunmayan yollarım,
şimdilerde tüm gerçeklerim
Hazırlıksız sapkınlıklarım,
tutmakla bırakmak arasında kalan kalbim.
Durmanla biçareyim.

2 Eyl 2012

Bodrum notu


Yıl 2012..
Ağustos için ayarladığım tatili halatla çektim..
Hayatın ne getireceği belli olmuyor.. Ben beklerken istifamı da verdim..
Üzerimdeki büyük kamburu atmış şirketin kapısından son kez
çıkarken aklımdan ilk geçen "uzun tatil" oldu..
Deniziyle,havasıyla,insanıyla aşık olduğum/yaşamak ve ölmek 
istediğim yere Bodrum'a gitmek.. 
Mümkün olduğunca gelmemek..




Ramazan bayramına denk gelen zaman diliminde yine kalabalıktı her yeri..
Gündüzleri  beachler,halk plajlarında;geceleri clupleri,sokaklarında iğnelik yer yoktu..
Bu denli kalabalığı zaten büyük şehirde yaşayan bizler gündüzlerine katlanıp gecelerini
yok saydık..


Bitez...
Her zaman küçük ve her zaman dingin..
Sokağına basmaktan bile  huzur bulduğum beldesi..
En temiz denize  ve  insanlara sahip kasaba..
Yalı'da yenen balık,içilen rakı,masanın yanından geçenlerin ufak gülümsemeleri,
selamlarıyla o kalabalıktan muaf olabilmek..
Arkadaşlarla süslenen gecelerimizle geçireceğim en uzun tatil...



derken... 4.günde her sene başıma gelen güneş alerjisi ile sarsılan ben..
Sanırım ben aslında altın dolu bir kazana doğmuşum ama tabi üstüm kaygan
kazandan düşmüşüm..
Elime geçen tuttuğum ama nedense kayıp giden fırsatları düşününce...
20 günlük planımın 10.gününde İstanbul'a dinlenmeye döndüm :))))
Tabi Bodrum dendiğinde aklıma aşk düşmez mi..!!
Birlikte geçen 5 sene..
Dost,sevgili,eş,arkadaş,yaren olunmuş;unu elenmiş eleği uzaklara atılmış bir seviye..
Bir kadın olarak  bir erkekten beklediğimiz özelliklere uyumlu/itaatkâr hareketler..
Fakat dediğim gibi "kaygan üst" durumu.. 
Asıl zor olan ne biliyor musunuz...!!!
Sevip kaybetmek,ardından ağlamak değil/O sevgiyle ayrılığa mahkum olmak..
Gözüm daldığında bile kafamdan geçenleri naklen anlatacak kadar beni 
tanıyan adamla geçemeyecek olan bir ömrü yaşamak..
Bodrum'u bana  sevdiren aşk mıydı yada aşkı bana hatırlatan Bodrum'mu bilemiyorum 
ama hala İstanbul'un bir ferdi olmaktan çok rahatsızım..
Yazlık mekanlarının yamyam patronları (elemanlarının hem etinden hem de sütünden faydalanan
asalak sonradan görmeler) hariç özellikle sonbaharının güzelliğinin ..(ki Paris'e benzetirim o zamanlarda..) üzerine yoktur güzel Bodrum'un..
Bilenler bilir..



16 Ağu 2012

İlk Gün


İlk günkü gibi olmaz hiçbirşey..
İlk günkü gibi olmaz hiçbir sevilme..
Bozguna mahkum olur  o "birşeyler"..
İlk heyecanın yerini mutlaka "birşeyler" doldurur..
İşte de böyle bu,aşkta da...
Yalnızlıklarımız kıyamet gibi. Ve bu kıyametin içinde bazen bir el 
yakalayıveriyoruz ya;o el ilk tuttuğu gibi tutmuyor oluyor giderek..
Eş,sevgili,arkadaş.. birinden biri mutlaka karşınıza çıkıp
"ilk günkü gibi değil-iz/birşeyler" diyecek,kaçınılmaz son..
O zaman düşünmeye başlıycaksınız "neydi değişen" diye.!!
Bulduğunuz cevap;eğer değişen sizseniz daha da acıtacak canı..
Çünkü hem bu değişimle karşı tarafa göründüğünüz durumun vahameti 
hem de bunu kelimelerle ifade edemiyor/edemiycek oluşunuzdan dolayı
oluşan/oluşacak ikincil bir vahamet/telaş/vicdan/endişe..
Anlatamadığınız o değişimin dışardan görünüşünden duyduğunuz  rahatsızlık..
Olmadığınız bir insana dönüştüren üçüncül durum..
Immmm.
Ben bile burda doğru ifade edebiliyor muyum bilmiyorum..
Bazen birilerinin değiştiğini düşünüp üzülürken fark ediyoruz ki bizmişiz değişen..
Her gün evden çıkarken sınava hazırlanmış öğrenci gibiyiz ama öyle sorular 
çıkıyor ki,cezanız eve dönmemeniz bile olabilir..
Hiçbirşeye hazırlıklı olmadığımız gerçeğine kendi değişimimize bile hazırlıklı
olmamamız da eklenince hayattan "ummak" bile mesele..
İstemediğimiz "birşeyi" yapmamız yada yapmamamız inanın hiçbirşeyi
değiştirmiyor. Level atlatıyor sadece,gün geliyor yapmışsak "keşke" dedirtiyor,
yapmamışsak yapıyoruz.. 
Zamanında şevkle,istemediğiniz halde yaptıklarınız
bir süre sonra kararlılıkla  yapmak istemediklerinize dönüşünce
kaybedeceksiniz demektir. Ne tuhaf ki bu insani iyi hissettirmez..
İlk güne dönüşler,muhakemeler başlar ve verilen ödünlerden oluşan
kaybolan zamana üzülürsünüz..
Becerebilirsek ilk günün heyecanıyla neyi isteyip neyi istemediğimizi
kendimize kazandırmalı ve uygulamalıyız..
Geç olunca işte benim gibi sadece yazarsınız..

13 Ağu 2012

Kalsın


Sandım ki kapının ardındaki askıda asılıydı ceketim
Belki de unuttuğum yerde
belki de beklediğim ev değildi,ev bendim
Tüm heyecanları yaşadığım 
yeşil yapraklı bir nilüferdim belki
Yaktım yine fii zamandan kalma sigaramdan
Hayata mecbur olmaktan sıkkın
Dumanıyla kaybolmak istercesine
Bilinmemiş izmaritler.
Giydim gördükten sonra ceketimi
Yeni bir izmarit daha attım elimden
Fonda Eric Clapton ..layla..
Dudağımda hafif gülümseme
Ellerimde bir tempo
Kapının ardını düşünmeyen 
Boş zihnimle özdeş,boş şişeler.
Sandım ki istiyor tüm hücrelerim
Baktım ki mavi değil denizin suyu
Ceket havası değildi..
"bırak" dedim
Kalsın herşey olduğu yerde
Sen olduğun gibi kal bende
Her yer yaşanası sıcak
Her şey hayata mecbur
Dumanı elime sinmişse de
Kalsın izmaritler yerlerde

Gidiş


Her gitmek isteyişin ardındaki kalış
Bir dönüş edinmek için gitmek
Sevmekle başlayan aşka dönüşen
Bir eksik bulma çabası içinde geçirilen hayatlar
Zekasız akıl oyunları.
Tüm bunların insanda bıraktığı etkiyle nefes alabiliyor olabilmek.
Her sabah ne için gözlerini açtığını düşünmek.

Dünyadaki tüm gitmeler aslında bir nevi hesaplaşmadır hayatla.
Bir çok şeyi sorgularsın ve cevapsız yine bir çok şey bulursun.
Sorularla cevaplar çakışmadıkça hep eksiktir hayatın.
Sonra eksik yaşadığın için kendinle hesaplaşırsın 
Ve gitmek,kaybolmak isteği işte tam o anda başlar.

Ama başa döner insan..
Bunu geç farkedersin..
Acılar yer değiştirir,mekanlar soğuklaşır,
bedenin ellerin gibi soğur.
Tatsız bir hayatın içindeyken de acı çekmeyi
çektireni özlersin.
Bencildir aşk.. 
Hayatı da sevdirmez,kendini unutturur. 
Biz gidişleri ardında bırakmak gibi algılarız. 
Halbuki bavulumuzda gelir. 
Unutamadıktan sonra gidişlerin anlamı olmaz.
Her göz yaşı acıyı tazeler.
Aynı havada soluk almamaktır tek aşina tarafı.
Kişileri beklemek bencilliktir, aşk bekletir.
Ummak hayattaki en zor bekleyiştir.
Ve sürekli bir gitme isteği.

Hayatın her anı riskse, 
o halde aşkı tek başına yaşama riskini de 
göze alıyoruz demektir..
Ben aldım.
Her zaman almıştım.
Acıyı da sevinci de kendi içimde yaşatabiliyorum..
Bu yüzden her hakkı bende saklı diyorum.

17 Tem 2012

Huysuz ama Tatlı..



Dün "evimsiz iyileşemem" ben diyerek, "sorumluluğu üzerime alıyorum" 
kağıdını imzalayarak çıktı güzel kadın annem hastaneden..
Bindirdik bir taksiye,evin önüne geldiğimizde ayaklarının üzerine basamadığından
3 kişi kaldırmaya uğraşırken taksici delikanlı yetişti imdadımıza. 
Sırtına aldığı gibi bir avazda çıkardı sağolsun..
İlk sözü "/attılar beni hastane köşelerine/ dedim /istemiyorlar beni/ dedim.. 
çok pişmanım" oldu..
Oturduğu koltuğu severek "canım evim" diyip ağlamaya başladı..
3 saat tüm dediklerini hiç oturtmadan yaptırdı..
Son saate baktığımda gün ışımıştı..
22 gün boyunca O'na bakan doktor/hemşire herkese beddua ediyor ve 
"hastane beni sakat bıraktı" diye ağıt yakıyor..
Mutsuz/memnuniyetsiz..
Ama O benim Annem..
Tüm huysuzluğum,zaman zaman takıntılarım,çoğu davranışlarım 
aynı O'nunkisi gibi olan Annem..
Bazen "keşke zamanı durdursam/kaçsam gitsem" desem de dizimin dibinde 
olmasını istediğim kadın.
Yürüyemiyeceğini beynine oturtacak,bundan ötürü nefesi düzelmiyecek ve 
geceleri bizi uyutmayacak olsa da O benim herşeyim..
Bazen tarifinde yetersiz kaldığım bu kadının annem olmasından gurur duyuyorum..
Allah başımdan eksik etmesin..
(... ama az uyutsa iyi olurdu  be.. )

3 Tem 2012

Kolların lazım

ağlamalıyım aslında,ilk günkü gibi hıçkırarak zehri akıtmalıyım,yapamıyorum..
alışıyor muyum acaba!! alışmak istemiyorum!!
herkes sussun istiyorum,herkes ben gibi hissettsin,beni anlasın,
beklesin benim gibi,hayat devam etmesin istiyorum.
bencil olmak istiyorum,yemek yememek,uyumamak,bakımsız olmak..
hiçkimse beni arasın istemiyorum,
arayana madalya vericekmişim gibi alaka istemiyorum..
çalışmamak,iyi kızı oynama zorunluluğumdan arınmak,
devamlı küfür etmek,hatta birilerini tokatlamak  istiyorum..
herkesin teskin etmeye çalışmasını,iyi dilekleriyle avutmaya çabalamalarını,
göstermelik üzülmelerini istemiyorum..
Ben annemi istiyorum....
benim tüm hayat akışımı sağlayan kişiyi istiyorum..
bugün 9.gün.. bunca gündür bir kıçı kırık makineye bağlı..
kimileri "oh canıma değsin" dedi..  
kimileri "geçer geçer" diyip sırtımı sıvazladı.. 
kimileri dua etti..
ama ben sadece iki kişide gördüm bu hastalığın bizdeki yarasını..
biri ben diğeri babam..
evet anne olmadan bilemeyiz biz evlatlar.. 
evet baba olmadan anlayamayız sözlerini..
ama bazen ikisi olmadan da deli gibi anlayabiliriz onları,"kaybetme" 
duygusu burnunuzun ucunda kokmaya başladığı an................ 
ne geçmiş yaşanmışlıklar,ne gelecek beklentileri,ne para sıkıntısı,
ne aşk ne meşk kalıyor o günlerce bunları düşünüp üzdüğünüz kafanızda..
ben 9 gündür annemin yanı başında bırakıyorum parçalarımı..
en çok şaşırdığım şey ise 34 yıldır kirpiklerini oynatışlarından ne diyeceklerini 
çözdüğüm bu çekirdek ailenin birbirine bu kadar bağlı olması.
birbirlerinden ölesiye nefret ediyorlar derken,annemin elini sıkı sıkıya tutmuş 
destek olan ve sicim gibi gözyaşı döken babamı ve ona büyük bir aşkla bakıp ağlayan,
"babana iyi bak" diye emir yağdıran annemi gördüm mesela..
Korkuyorum..
O'nun olmadığı bir evde uyumaktan/uyanmaktan,pazar sabahları 
O'nun olmadığı sofraya oturmaktan,
yanlışımı yüzüme söyleyen yegâne arkadaşımdan ayrı kalmaktan..
korkuyorum anne,kolların lazım.. 

23 Haz 2012

Bilemedim



Yaşlı bir gözle uyanacağım bir gün.
Kat kat kazaklar üstümde
Ellerim yüzüm buruşuk
Geçmişimde bir perde hayal meyal hatıralarla,
belki de bol pişmanlıklarla,
belki seninle,belki bir başkasıyla..
Yada kalabalık bir sahili şehrimin
İçimde ertelenmiş sen yada benle geçmiş bilmem kaç yıl
Geçmişe mi yanmalı dedim şimdi geleceğe mi!
Seni şimdiden mi unutmalı silinmeden mi kendiliğinden!
Acıyı mı örselesem yoksa tatlıyı mı bıraksam tabağımda!
Af mı etsem yada benimle mezara mı gelsen!
Bilemedim..
Bir papatyanın yolunmasıyla başlar herşey
Sonra dakikalar uçuşur havada
Gelsin diye edilen yüzlerce dua
İşte sen tam burda takıldın kulağıma
Güçlü bir tınıydın,yara ettin ama dinlettin
Şimdi yaftalandık mı biz dedim!
Yaşadık mı şimdi!
Atsam dedim kendimden!
Bulamadım..
Neresindeyiz hayatın dedim!
Bilemedim..

21 Haz 2012

Hayat kısa


Yaşanmış onca şeye rağmen bazen içimden hiçbirşey olmamış gibi 
davranmak geçiyor.. Sanki beni kimse üzmemiş,yormamış,ağlatmamış,
kırmamış gibi..
Canım  acımamış,bazen içimden öldürmek isteği geçmemiş gibi..
Şehir değiştirmeleri,şehir seçmeleri hiç yaşanmamış gibi..
Dün gece içimi yumuşamış gördüm..
Beni onca hiddetlendirmiş insanların başına bir şey gelse ne yapacağımı
düşününce kin ve nefretin ne kadar acımasızca içimde yer ettiğini kavradım.. 
Ardımdan herkes bir cümle kurabilir,eleştirebilir,yafta yapıştırabilir keza ben de 
yapabilirim ama bu içimdeki "zor zamanlarda yanında olma"güdüsünü öldürmüyormuş..
Haber gelse nasıl gideceğimi bilemiyeceğim insanlar var..
Yolda karşılaşsak yüzüne bakmayacağım.. 
Günler uzun bazen.. hayat da kısa..
Affedilmeyenler olabilir elbette ama yine de koşulur kimi zaman O'nlara doğru..
İçimizde neyi beslersek onu büyütüyoruz,elbette kötü olmayı seçmiyoruz 
ama bazen kötü olmak kolayımıza geliyor ve biz farklı olmayı böyle ediniyoruz..
Bazen melek kadar temiz,bazen günahkâr,bazen cahil,bazen akıllı olabiliyoruz ya,
işte tüm bunları olmuş ve hayatımdan geçmiş hiçkimseden elimi esirgemem ben..
Nefretimi ve kırgınlıklarımı barındırmamın bana madem bır faydası yok,
yaşamın iyi taraflarını alabildiğimce alma isteğindeyim..
Allah kimseyi kötü insanlarla karşılaştırmasın..
Beni sevmeyenleri,ardımdan konuşanları,affetmediklerimi bile..

Bakış


Deli dikenlerin battığı bir kalp sızısı.
Tenden kokusunun atılmadığı bir adam.
Ortak olmayan yaşamların sırrı.
Bir erkekle bir kadının aynaya yansıması.. Göz yanılması..
Bazen çileden çıkarır, bazen çileyle sarardı o ten.
Dudaktan hiç düşmemiş,bedende nefes almış mutlu bir çocuk gibi içi kıpır kıpır olan bir kadın.
Takıntı olacak kadar sevilen adamın gül kokan kadına verdiği tek bir bakış.
Üste yapışan bir leke gibi.
Bir sevda zorunluluğu bu benimkisi. Acıya alıştım dedikçe yoruldum giderek.
Yoruldukça,vazgeçtikçe sevmekten aşktan yine gittim peşinden.
Hayal kurdum hep. İyiyi sarmak istedim bedenime.
Hep bakışlara tav olmuştum ben.




Ne olur


Derin bir sessizlikte kürek çekiyorum bilinmeyene,
bilinmeyenden gelerek.
Çevrede kimse yok, sanki el değmemiş hiç.. İçim gibi..
Başımda meltem,ellerimde nasır
Kısık,kırmızı gözlerim
Yalnızlıktan yıpranmış mabedim
Özgürlüğe açık cephelerim
Tüm kapılar kapalıyken gördüğüm siluetin
Merakla silinen kırmızı gözlerim ve sen..
Bir sen birde ben o yerde
Dünden kovulmuş gerçeklerim,arsız düşüncelerim
Küreklerden geçmiş,yüreklerden dönmüş,ellerine uzanmış ellerim
Hazinemsin şimdi,kimsenin bilmediği..
Başımda meltem ellerimde sen..
Şehir nasır..Benimle kal ne olur bin asır.

9 Haz 2012

İstanbul&Hayat


İstanbul'un seni nasıl savuracagını bilir gibi,yalan gibi
Düşüncelerinle savaştığın her an korkarsın yaşamaktan
Kim suçlu,kim galip,kim yitik bilinmez hiç
Anlamaya çalışmak yordukça anlatamaz olursun.
İfadesizlikle başlar zaten her şey. Öyle alışırsın ki bazen,
mutluluk geldiğinde davet edicek yerin olmaz.
Çırpındıkça batmak böyle bir şeydir.
Haz edilmeyen bir yemeği yemek gibidir dayanıksızlığa dayanmak.
İçinde barındırdığın,bir yerlerde saklanmış hazların uygunsuz hallerinin sıralanışı. 
Elinden hiç birşeyin gelmemesi,gereksiz göçlerin yaşanışı
Tüm bunların ardındaki gerçekle yaşayabilmek.. Ne kaldıysa geriye!
Bir uçaktan atlarcasına atlamak hayatın tam ortasına,çakılma riskini de göze alarak.
Seviyorum İstanbul'u.. Seyrettirir kendini
Bu kadar aşıktır kendine
Gece olduğunda örtülür üstü,hepimiz altında kalırız
Kaçmak isteyebilirsin elinden.
Gece diğer yüzü bakar sana tependen,rahatsız olabilirsin,
dayanıksızsan da inan dayanırsın
Vazodaki bir çiçeği koklamak gibidir İstanbul'u sevmek
Ne kadar uğraşsan da dalındaki kokuyu alamazsın
Ne kadar uğraşsan da İstanbul'u anlayamazsın
İçi de dışı da yorar seni 
Yırtık elbiselerin yerine yenilerini ummak 
Bir büyük sini üstünde açılmaya çalışılan hayatlar
Sırtını ezen oklava kelımeler..
Dizi yaralı çocukluktan bu zamana dek yanına sığdırmak istediğin insanlar ve istanbul..
Ne büyük şehir .. ne büyük hayat...

8 Haz 2012

Cumartesi-ler


Her cumartesi oluyor bu..
Benim sadece cumartesi sendromum var..
Sabahında sevgili şirketime biraz para kazandırdıktan sonra,
öğleninden gecesine kadar soyut olduğum bir cumartesi..
Yaşamımı,düşüncelerimi bol bol aklıma düşürüp,
aklımı preslediğim bir cumartesi..
Haftanın 6 günü konuştuklarımın fazla geldiği,dinlediğim müziklerin önemini yitirdiği,
odamın her zerresinin beni kabullenmesini istediğim,
yerde oturup yatağımın kenarına bir omuz edasıyla başımı yasladığım,
yastığımın "gel bana .." der gibi seslendiği,
mutlulukla mutsuzluğun iradem dışı iç içe geçtiği,
dilimin lâl olduğu bir cumartesi..
Aklımı yitirecek gibi oluyorum çoğu kez..
Şüpheye düşüyorum.. Biri bana "anlat" dese anlatamayacağım 
"gel" dese gidemeyeceğim hallere bürünüyorum..
Bol keşkelerimin arasından birini çekip,uslanmayacağım hayallere dalıyorum..
Bu halimi en anlayamayan insan annem..
Sabahki ben ile akşamki beni çözümleyemiyor..
Tıpkı ben gibi.. kendi çözümsüzlüğüm gibi..
Sonra birden pazar oluyor ve pazartesi.. herşey normale dönüyor..
Yorulduğum geçişler bunlar..
Her cumartesi bir nebzemi daha bırakıyorum bir yerlere..
Giderek eksilerek geliyor pazartesiler..
Unutmak istediklerimle dolu cumartesiler...

4 Haz 2012

Kesin..


Düşünün..

Yüksekten atlamışsınız.
Düşerken yaşadığınız heyecan ve huzur korkuyla karışsa da
Mükemmel kılınacak kadar derin
Gözleriniz kapalı
Ne zaman olacağını bilmediğiniz bir temas beklenmekte
Tüm yaşananlar ya hafızada ya da yoklar
Ama sonu ölüm bu kesin..
İşte sabah uyanıp akşam yattığımız hayat da bu..
Ne zaman olacağını bilmediğiniz temaslar yaşanır sürekli
Her gün biraz korkuyla kalkılır yataktan
Bazen huzurlu bazen heyecanlı..
Hatırlanmak istenmeyen anılar
Yada gözler kapalı anımsananlar
Ama sonu ölüm bu kesin..

Beklerim

Eve girdim,uzandım yatağıma
Frezya kokusunu çektim içime
Dudağımda tebessüm,ellerim ensemde
Kapatmadan gözlerimi perdede,sadece keyifle
Pencereyi araladım.
Çok güzel kokuyordu İstanbul,bir başka yanıyordu ışıklar
Başka bir şeydi hissetmesi,beklemesi.
Doldurdum içimi,lazım olan ne varsa aldım
Unutturmak adına ilk önce, İstanbul'dan keyif aldım.
Bir sarılışla anlattım anlamlılığına şaştığım hislerimi
Sakin ve sessizdim,belli etmezdim ama özlerdim..
Kalma sebebi oluyor bazen bir erkek bir çocuk bir kadın
Yakalanmış esirliklerden kurtulmak için,
O'na duyulan ihtiyaç.
Aştım heyecanını kalbimin,inancıma döndüm yeniden.
Hiç buruk değilim geçmişten,frezya kokulu odamda
Günü geceyle siler,ben O'nu hep beklerim..

26 May 2012

Delikanlı Adamlarım



Usulca taktım eldivenleri.
Elimi neresine daldırsam hayatın derken..
Gelişi güzel seçmişim içinden
seni,onu,şunu,bunu...
Sığınma evinden almışım sanki sığınma gücümü
Ne soğuktu yazım ne sıcak kışım.
Sonra bi sigara tüttürdük gölgemle ben
Sanki savaşa hazırlanırcasına dolduruyordum kendimi
Hazırlamışım tüm mayınları,patlatacakları..
Dönüp baktım içimdeki renklere
Atılmamış dumanların arasından gördüm ki,
umru değil dünyanın içindeki renkler,hikayeler
Mısralarda kalıcılık bulan türden
Ne okuyanı var bazen ne yazanı.
Aman diyorsun karıştırmamak lazım
Eyvallah paşam dedin mi,duman da senin ciğer de
Patlasın tüm mayınlar birer birer yüreğinde
Nasıl olsa renkler var,venüsden kalma anılar
Çıplak ayak izli kumsallar,binlerce yüz.
İçte yer bulan kansız adamlarım.
Çok acıklıydı.
Çıkardım usulca tekrar eldivenleri.
Bir daha daldırmam dedim.
Yorgunluktan beni unutunca
tütsünün kokusunu duymayınca
topragı anlayınca,haksızlığı kabul etmeyince
"beni bırak artık" deyince
Kazmayı bıraktım meydanında adamın.
Artık tanecik halinde sezgilerim.
Yakan bir güneşte yok olan insanlığım.
Ben bir kadehe sığdırırken sevgimi.
Nerdedir acaba deli kanlı adamlarım!

23 May 2012

Bodrum..


Her geçen gün Bodrum'da yaşamaya yönelik hayalim,isteğim artıyor.
Bu doğup büyüdüğüm şehiri "nerelisin" dediklerinde neredeyse cevap 
yerine kullanmak bile istemiyorum diyebilirim. 
İstanbul'un sözde "denizi olan/dünyanın en harika şehri" olması bir zaman 
sonra anlamını yitiriyor. O denizi görmek için bilmem kaç yüz insanı yardıktan,
yine bilmem kaç araca "1 dk.." dedikten ve bilmem kaç vasıtaya bindikten 
sonra ne anlamı kaldı dünyanın en harika şehrinin..
Ama öldürmiyeyim hemen tabi; en sevilesi zamanı gecesidir İstanbul'un..
Işıklar yandı mı başka pırıldar bu büyük yüzölçümlü şehir.. Fakat yetmez olur..
Göçler yüzünden yıldan yıla değişen İstanbul artık burası.
Toplu taşımalarının insan ticareti yapar gibi halleri,
bazı kesimin diğerleriyle kendilerini ayırıp başka bir semtte/sitede 
kümeleşmeleri,komşunun külünü bırakın selamına bile ihtiyacın duyulmayışı,
bir tarafın parasına para eklediği,diğer tarafın daha fazla çöp topladığı 
bir şehir..Düşen ilk damlada kilit olan yolları,sel olup taşan sokakları,
neredeyse her ay dikilen laleleri,şiddete meyilli polisleri,idare ediliş biçimi 
ve her santimi çıkar kokan arkadaşlıklarıyla yaşam yerine insanın ömrünü
 minik minik çalan bir şehir..
Neden mi Bodrum;
çünkü her yeri deniz kokuyor..
Bir ulaşım için saatlerinizi vermiyorsunuz,
kasabından restorantına kadar herkes gülümsemenin ne demek 
olduğunu biliyor,sanki sihirli bir havası var gibi sizi mutlu edebilen..
Evet yaz aylarında kalabalıklaşıyor ve sanki amacından taşıyor gibi 
ama o kalabalık zaten yaşadığınız kargaşalı şehri anımsatıyor size ve 
yabancılık çektirmiyor..
Benim en sevdiğim zamanı ise kışı ve sonbaharıdır.. Denizi gri,havası ılıktır.. 
Yağmur sonrası toprak ve deniz kokar.. 
El ayak çekilir,tüm içtenliğiyle barındırır..
Bir fena tarafı varsa o da rüzgârıdır,tekneler çok çeker.. 
Bir de eğer yağmur fazla yağmışsa dükkanların bir kısmına su basar..
Sahilden gara doğru giderken soldaki yanyana iki manavdan 2.si bana 
her zaman meyvenın/sebzenin en iyilerini verir..
Halikarnasın dibindeki tahta sandalyeli çay bahçesinin kirli bardağında 
içtiğim çayın lezzeti başkadır..
Yine Halikarnas yakınında yanyana sıra sıra bar/cafelerden birinde içerde 
çalan gitar eşliğinde çektiğim nargilenin tadı da..
Rakıcı'da yenen bir akşam yemeğinin,
Yalıkavak'ın sert esen rüzgârında üşümenin,
Bitez'in ılık suyunu,rüzgârını sereserpe hissetmenin,
Yacht Clup'te cazın,rackın,popun tadına varmanın,
Torba'nın tuzlu denizinin,
Ortakent'in insanlarının samimiyetinin,beachlerinin,
barların her birinden birbirinin içine karışmış müziklerinin,
dalış ekibiyle açılıp o mükemmel koyların güzelliğinin,
teknede kalabalık arkadaş grubuyla yapılan makarnanın :) 
içilen rakının,edilen sohbetin tadı başkadır.
20 yıl olmuştur ilk Bodrum'a aşık olalı.. 
Bunun yaklaşık olarak 10 yılı "bir gün Bodrum'da yaşayacağımı ve 
Bitez'e gömülme vasiyetimi" tekrarlamakla geçti. 
Yaşamak ve çevreye ayak uydurmak adına bilinçsizce yapılan harcamalar,
sorumluluklar derken İstanbul kendine ilmek ilmek bağlıyor insanı fakat
bir zaman geliyor o ilmekleri teker teker çözüyor insanoğlu..
Serbest kaldığımızda hepimizin kaçacağı bir yer mutlaka ki var.. 
Begonviller ile bezeli beyaz bir ev,dostlarım,manavım,kasabım,pazarım 
ve ben.. Bir gün..

12 May 2012

Anneme


Sevgili Annem,


Ne garip;yeni yeni farkediyorum zamanın nasıl insafsız bir öğütücü olduğunu.. 
Eminim karnındaki ilk tekmemden beridir iki kişilik yaşadın hayatını.. 
Bir küçük el saçlarını tutunca değişti herşey ve o el o saçtan hiç eksik olmasın istedin.
Kimbilir kaç geceyi karyola başuçlarında derin iç çekişler dinleyip hüzünlenerek uykusuz 
geçirdin. Kaç emzirme seansında bitkin uyuyakaldın..
O gün bugündür seninle hayatı bir toprakla çiçek kadar ortak tüketiyor,üretiyoruz.
Yolboyu kusurlarını hiç görmedik birbirimizin,yeteneklerimizi abarttık,toz kondurmadık.. 
Ben dünyanın en iyi evladıydım sense tarihin en iyi annesi..
Her çığlıkla yanımda olacağını bilmenin güveniyle büyüdüm,her derdimde benden çok dertleneceğini bilmenin o bencil alışkanlığıyla ayakta kaldım..


Sonra birden o korkunç çark devreye girdi ve yaşamın acımasız kuralı işledi..,
Büyüdüm..
Senin kollarında senden habersiz bambaşka bir ben çıktı ortaya..
Her kuşağın o vazgeçilmez ikilemi depreşti..
"devir de amma değişti" diye yakınırken sen, ben ilginden dertlendim..
Bir yerim acısa senden saklamayı öğrendim.. 
Acımdan çok sende yaratacağım acı acıtırdı canımı..
Neler neler paylaşır olduk.. Nasıl dar günlerde yardımıma koşup kaç şenliğimize
ortak olduk birbirimizin..
Derken bir zaman geldi danaların girdiği bostandan çıktım..
Yargıladık birbirimizi.. 
Sen bana eş dost çocuklarını gösterdikçe ben de eş dost ebeveynleriyle kıyaslar oldum..
Sen "bizim çocukluğumuzda.." dedikçe ben değişen takvim yapraklarını koydum önüne..
Nasıl da zalim bir çark bu değil mi..! Hayat birden ıssız bir adaya dönüveriyor.
Fotoğraflar sarardıkça solan bir yaşam ve uzaklaştıkça yakınlaştığımız bir
mazinin geri dönülmez anıları..
Bakışlarla konuştuk böyle zamanlarda.. Ağlaştık birbirimizden saklayarak 
acılarımızı.. Bir mimikle özleşip bir gülüşle kavuştuk.. 
Ben büyürken seni de büyüttüm.. Bugün senin günün..
Allahımdan sana uzun bir ömür diliyorum.. Hem biliyor musun..!
Seni seviyorum..

8 May 2012

Konuşun


Samimi söylüyorum bu yazımı hiç düşünmeden yazıyorum..
Aklıma ne gelirse.. Mesela öncelikle yaşayan en özgür düşünce gücüne sahip varlık 
olan biz insanların,en kilitli hislerle yaşamasından bahsediyim..
İçimizde dışarıya ifşa ettiklerimiz ve etmediklerimizle bir kimlik oluşturuyoruz ama
gel gör ki hangisi biziz,çoğu kez bunu biz bile kestiremiyoruz..
Bazılarımızın içinde bir canavar yaşıyor mesela,insan öldüren yetinmeyip doğrayan..
Bazılarımızın içinde deli sapkın biri mesela,küçük kızlara,oğlanlara tecavüz eden..
Bazılarımızın içinde bir intikâm meleği mesela,çevresini kandıran,dağatan..
Tüm bunların arasında normal kalmaya çalışmak,
sapmamak,doğruyu yapma gayreti yapabilenler için takdire şayân gerçekten..
İnsanları yıllar geçse de,ilk birkaç dakikada da tanımanın gizli yada bilinen 
herhangi bir yolu yok..
Şans.. His..
Bir nebze de olsa algıda sorun yaşamamak yada yaşatmamak adına yapılacak tek şey
dürüst olmaktır.. Kaybetme ihtimalini de göze alarak kişinin kendini anlatmasıdır..
Konuşmalı.. 
İnsanlar içlerinden geçirdiklerini söylenmeden yapılsın isterler..
Çünkü bu sayede isteklerine kişi ne kadar duyarlı ona bakılır..
Halbuki söylenmeden yapılan kıymetli değil,sizi tanımasını engelleyen süslü bir harekettir..
Önem verdiğiniz,karşılaşmayı beklediğiniz ne varsa isteyin.. 
Hani evrenden istediğinizde,dua ettiğiniz de seslendiğiniz gibi.. Bilgiye seslenin..
Aksi durumda karşılaşacağınız tek şey yalnızlık olacaktır..
Hatta bu yalnızlıkla yetinmeyip çevrenizdekilere sıfatlar yükliyecek,suçlayacaksınız..
Taraflar oluşturacak,birçok kişiyi ikiye böleceksiniz.. 
Sizin ve o birçok insanın o yanlışlarla yaşamasına sebep olacaksınız.. 
Empati yapmıyacak,yaptırmayacaksınız..
İnsan olabilmeyi öğrenmek gerek. Tabi ki hepimiz hatasız değiliz. 
Boşuna dememişler hata 3.de salaklıktır diye..
Aile,arkadaş,sevgili,eş bu yüzden varlar.. 
Bizim fark edemediklerimizi göstermek için,tekrar olmaması için.
Karşıya geçip burun havada çok bilgiye sahip biri olmanız,zengin yada fakir olmanız değil;
o bilgiyi nasıl kullandığınız,paranın size ne yaptığı/yapmadığı,fakirliğin sizden ne götürdüğü/ne kattığıdır işin aslı..
Ve bunların hiç biri sizin İNSAN olmanız gerçeğini değiştirmez..
Kibarlığın içinden kaba tarafınızı,yokluğun içinde varmış gibi hallerinizi,olmadığınız sizi kabul ettirmeye çalışmanızı bir yere kadar sürdürebilirsiniz.. 
Eğer özünüz buysa emin olun özünüze döneceksiniz..

30 Nis 2012

Bir zaman


Ben bir zaman gördüm.. hep seni düşündüğüm,üşüdüğüm
Hiç bitmeyen sigaramla havaya dumanlar çizdiğim
Rakının tadına alıştığım,her şarkıyı sana adadığım
Gözümün seyirdiği,duygumun donduğu bir zaman
Herkes gibi hiç bir yerde aramadım seni
Her gözüme değende görmedim
Hiç bir şey tanıdık gelmedi
Kendimden korktum bazen
Hiç ayıklamadım seni yaşamımdakilerden
Sonra sonra anladım ki alışmadım sana sadece sevdim..
Tek kalmışsın sahilimde,sadece sen hafızamda
Ben bir zaman gördüm
Titrediğim,eserken tufanlar seni esgeçtiğim
İçtikçe içtiğim,öldükçe dirildiğim,dokundukça benim olan bir zaman
Renkleri beyaz bellediğim,beklemeyi adet edindiğim
Sayıklattıran bir zaman
Sabahında seni özlediğim,gecesinde gözlerimde sakladığım
Başkasını düşünemediğim,aynalarda yüzünü seyrettiğim
Toprağa benzettiğim..
Memleketim kadar sevdiğim bir zaman 

19 Nis 2012

Gelesim Var


Kelebek edasıyla geçmek bilmeyen şaşkın saatlerin
Binbir eziyetle bitirdiği hücrelerim var
Gemi geçişlerini ezbere bildiğim şehrimden erken kaçmak isteğim var
Bir flamenko dansı gibi gürültüyle yere basasım
Bilmediğim bir sahilin yağmurunu yaşayasım var
Bir çoşkuyla lodosu bekleyesim,duvarları yıkasım
Sana inanasım var.
Vazgeçişten geçesim,kendimi sana itesim
Uzun yürüyüşlerde anılarımı saçasım var
Balıkları denize atasım,sazlıklarda kürek çekesim 
Sana gelesim var

11 Nis 2012

Tutuk


Ben güneştim O aya tutulurken
Isıttım onu baktım gözlerine,huzurlu kıldım karanlığını.
O sakindi yalnızlığı seçti
Ben parlaktım O mat
Gözlerini aldıkça elleriyle kapattı 
O bana bakmadıkça ben küstüm
O ayı sevdi ben de O'nu
Sanki mutsuzluğu seviyordu bense hayalleri
O tutuktu ben vurgun
Gerçeği arıyorduk ikimizde
Ben O'nda buldumO aya tutuldu.
Ay sakin gecelerinin yıldızıydı,ben karmaşık günlerinin parıltısı
Bana yaklaşamıyordu,benliğindeydim bilmiyordu.
Geceleri seviyordu
Bense özlüyordum
Geceleri aya bırakıyordum O'nu
Seçmiyordu,gerek yoktu. O aya  tutuktu
Siyahtı dört yanı,ben ışıltımdan kıskanırdım ayı
O'na yakamoz yapardı
Ay kendine aşıktı bende O'na..

9 Nis 2012

Aşk


Aşk diye bir şey var.. Tabi yaşayabilen için.. 
Şahsen benim yaşayana kadar inanmamakta direndiğim..
Buluşma saati için gözünüzü saatten alamadığınız
Normal zamanda hiçkimse için gitmeyeceğiniz yollara gittiğiniz
Yüz metre sonra arızaya bağladığınız yürüyüşleri,sevgiliyle el ele yüzlerce metre yürüdüğünüz
Kararları sorgulamadığınız o sımsıcak duygu işte..
Yolda yürürken başınıza türlü şeyin gelme ihtimali gibi aşk..
Hiç anlaşılamayan bir tılsımı var.
Bir anda şehlâlaştıran,felç eden..
Dokunmadan duramadığınız,manzara misali seyre daldığınız..
Eliniz çenenizde dinlediğiniz .. aşk..
Ne kadar geç yada ne kadar erken bilmem ama bir yerlerde hepimizin bir eşi var
Bazen kaçırırız bazen de ömür geçer.
Aşkın yanınızda yada kalbinizde sizinle bir ömür yaşaması dileğimle..

3 Nis 2012

Bir Bakış Açısı

Biz kadınların zekâsını erkeğin düşünce yapısıyla karşılaştırmak mümkün tabi..
Ama iki zekâyı aynı teraziye koymayı düşünenin yoktur zaten birşeyi.. Kâile bile almayın..
Çok şey hakkında bilgi sahibi olmak değildir zekâ.. Algıladıklarımızla alakâlıdır..
Bir yalan söylenmeye başladığının kaçıncı saniyesinde fark edilir mesela!!
Birinin bir sonraki sözünün nasıl başlayacağını tahmin edebilmektir mesela!!
İstenecekleri ve de beklenen hareketin ne zaman olacağını bilmektir mesela!!
Çok iyi bildiğiniz bir bakışın ardından kuracağınız cümleyi içerde hazırlamaktır mesela!!
Hafife düşmeyi de beyin yorulduğunda zekânın kendini resetlemesi olarak görürüm ben..
Fakat dikkat edin..
Her reset ertesi hayatınızın içindekiler değişir. Şaşkınlığınız,alışkanlıklarınız,davranışlarınız değişir.
Zihniniz boşalır,hayatınıza girenler değişir..
Yeni hislerle boğarsınız bünyenizi ama aynı zekâyla..
Her reset sonrası dış etkenlere açık hale gelirsiniz.. Bu nedenledir ki taze temkinlidir beden..
Birden konuşmaz,yavaş düşünür,dizginleri bırakmaz..
Kadın önce "her erkek aynıdır ama.." dan yola çıkar.. Fakat her erkek "farklı" çıkar..
Erkek "her kadın aynıdır" dan yola çıkar.. Fakat her kadında ayrı lezzet tadar..
Çok birşey istemiyoruz esasında,ayrı dünyalardan olsak da..
Biraz sevgi,bir omuz,bir çift el,bir anlamlı bakış,bir sahiplenen sarılış,doğrularla yanlışların yarışmadığı birşeyler..
Aşka açık olsun çakralarınız.. Ne zaman gözünüze bir gözün değeceği belli olmaz..
Hatta aşkınızdan çamura düştüğünüzde bile sevebilir sizi biri istediğiniz gibi..
Belli mi olur..!! 

2 Nis 2012

Ne sen Ne de ben


Kaçarım kendimden,kaçarım senden
Sığınırım mutlaka bir köprü altına
Gece alır beni koynuna
Ne sen bulursun beni ne de ben
Dursam zaten yaşamam çok
Ellerime bile hükmüm geçmez
Kapının koluyla yoldaş olurum
Bir pencere bellerim kendime
Ne sen bulursun beni ne de ben
Gitmek düşünmektir sadece
Kimseden gitmez  kimse
Bir han bulurum elbet yolcularda seni gördüğüm
Tutarım birinin belinden
Ne sen bulursun beni ne de ben

İki ara


Mutluluk gözyaşının ardından gelir.
Tıpkı yağmurun ardından çıkan gökkuşağı gibi
Bir sonraki yağmura kadar tadı çıkarılır
Yani bir sonraki gözyaşına dek mutluluğu yaşamak..
Ne büyük hazdır..
İki gözyaşı arası seni yaşamak
Bir tepenin başında rüzgâra kafa tutmak gibi
Ayakların denizde bedenin güneşin ellerindeyken
Suyun sesini dinlemek gibi
Yüksekten atlamak
Heyecandan ölmek gibi

23 Mar 2012

Yaşama işi


Ne yılmış be..
Başladı başlayalı burnumu çıkaramadım çamurdan..
Hastalık,kaza,aile,iş,aşk,arkadaş..
Hepsi birbirine girmiş..
Az hava ısınsa da kendime gelsem dedikçe kendimden gittim..
Kasvetli halimden çıksam insanları da germesem dedikçe
"olmaz canım gel degajeme doğru.." diyen ayrı ters bir güçle savaşıyorum
Şunu anladım ki,yaşanmışlıkların hiçbirinden çıkarılan bir ders yok..
Sadece aynı hatayı tekrar tekrar yapma İSTEĞİMİZ var..
Evet istek..
Bu, "evrene pozitif mesaj yolla" sözleri
O feng shuiler,reikiler,yogalar vs.. hikâye..
Doğruyu yapabilme özelliğimiz,doğru aşkın karşımıza çıkma ihtimaliyle eş..
Bir kez yakaladın yakaladın,olmadı artık debelen dur..
Zor bu işler..
Nefesin göğüs kafesine dar gelmediği günleri yakalama işi
İradeye hakim olabilme işi
Karakterini bozmadan başka küçük karakterlere bürünme işi
Cesarete sahip olabilme işi
Verilen akılları kendinde kullanabilme işi
Kalp krizi geçirmeden aşık olabilme işi
Nasırlaşmış beynimizi akıllıymışız gibi satma işi
Görünmez duvarlara çarptığımızı çaktırmama işi..
"Hay içine sıçıyım"dedikçe kendi dibimize sıçtığımızı fark edebilme işi
Ne zordur yaşamak işi..

20 Mar 2012

Ve ben


Ne zaman yeşile dönük yazılar yazacağımı bilmiyordum
Çok bunaldım şu kış boyu kendimden
Şimdilerde bir makam tutturmuşum 
Bahar mı aşk mı meşk mi .. adsız..
İlk kez mesela birçok kararı birlikte verme arifesindeyim..
İsteklerim ile kaçışlarım arasında fikir ayrılıklarım var
En berbatı da bunları düşünüp karar vermeye zamanım yok
Kendime ayıracağım vaktim yok..
İşte bu yüzden bunaldım kendimden
Benden başka herkese vakit ayırdığım için
Mutlu olmalarını sağladığım için
Ey aptal ben.. 
Neyse!! 
Tenime değen ılık havayı emiyorum şu ara
Yavaş yavaş çalışacak benim de yüz kaslarım
Gönlümde yaşayacak bu güzel aşk
Arkadaşlarla iki tek gecelerimiz başlıycak
Açık hava konserleri..
Çok ağlayacağım yine tenhalarda evet
Herkes geçti sanacak
Ve ben herkese yine gülen gözlerle bakacağım..






17 Mar 2012

Zaman


Boşluk  bu..
Kendi kusurlarımı saklayıp başka kusurları bulduğumdan beri
Zamanın doğrusunu aradığım
Bulunması düğüm bir boşlukta içim..
Duruluyor insan bir süre sonra
Yavaşlıyor
Gençlikteki gibi değil sevmeler,haykırışlar,ağlayışlar
Mantık bile sona eriyor zamanın karşısında
En doğru dediğimiz şey zamana çarptı mı elinde hiçbirşeyi kalmıyor insanın..
Sevgilinin,eşin,dostluğun doğrusu yok
Zamanın doğrusu onları hayatınıza sokan..
Aşığım,hüzünlü bir yanım
Yanlış zamanda doğru adam bu
Yetişmiyor elim..
Gözyaşlarımı bile silemiyorum..
Hiç hesapta yoktu yalnızlığıma yeniden gömüleceğim
Hüküm giydirildi üstüme
Olmaz derken oldu birdenbire
Göz açıp kapayıncaya kadar aşıktı bu beden..
Anlamam uzun sürdü..
Birini bu derece sevmeyi unutmuşum
Büyü bozulmuş bir çift bakışla
Yapabilirim sandım
Aşkına değmeden yürüyebilirim
Nefesim hızlı,kalbim sıkışık,adımlarım yavaş,kafam dolu
Evim,odam,dostlarım dar 
Gitmelisin diyor bişey
Görmezsen dayanırsın
Görmezsen yaşarsın
Kimi görmeden duramaz sevdiğini
Ben gördükçe unutamam kederimi





Aşık Bir Kadın


Kırıldı ayna..
Alışamamaktan..
Sabır kafi gelmez
Kendine tahammülsüz,aşka özlemli
Ama üzgün,gönülsüz.


Bir saatten diğerine geçerken hayat
Biraz daha unutulmuş olmanın inceliğinde
Saydamlığını kaybeden bir ayna..
Yorgun bir kadın.
Yürürken gölgesinden usanmış,
Bir mum ışığı edasında aşık bir kadın
Tüm kuşları uçurdu,örtbas etti hayallerini
Kasırgası sakin,umutlu yine de..
Telaşsız bir gemiye yetişme çabasında
Köhne bir çay bahçesinde
İnce belli bardaktaki çayda
Demlenmiş bi hayatın tadında
Bazen İstanbul'un tepesinde
Bazen en kuytu köşesinde
Kendini bildiği yerde..
Bodrum havasında aşık bir kadın..


Tuz buz bir kalp..
Soğuk elli,buğday tenli,hep kaybetmiş bir kadın.
İstekleri örselenmiş,sevgisini törpülemiş
Gülen gözleriyle yüzü belirgin
Bir mum ışığı edasında aşık bir kadın..

14 Mar 2012

Bugün


Az evvel geçtiğim yollara kaç kez bastığımı düşündüm.
Kaç canın içimi acıttığını yada kaç cana malolduğumu da.
Hatanın sırrını çözdüğümde kaç kez baştan başladığımı.
Kendimi
Her birini ayrı sevdiğim insanları aynı sevmiş buldum bugün.
Kaç eşya eskittim acaba!
Kaç dokunuşun kölesi oldum!
Kaç aşka ağladım! 
Üzüldüm
Çoğu semtini bilmediğim şehrime layık bulmadım kendimi 
Ağzımdan çıkan kelimeleri cümle yapmakta zorlandığım zamanları
Düşündüm bugün..


Sevmeyi sevilmenin tadıyla harmanlamışım.
Bugün taşları ömrüm gibi sayarken çözdüm.
Aşkla öğrendim kendi gerçeğimi.
Sevmenin aşkla yollarını ayırdığımda
Çıktı kalbim saklandığı yerden.
Bugün;
Daha basmam gereken yolların
Cana muhtaçlığımın,ilaç olan varlığımın farkına vardım..
Bugün;
Dünden hesapsız
Kendime alıştım.

13 Mar 2012

Siyaset



Yorgun şehrin zinde siyaseti
Yazın tüm çiçekleri açmış ama hava yaz değil
Görünen hiçbirşey aslen gerçek değil
Doyumsuzluğu yaşarız içe işlenen
Düzene özlem yok,kötüye alışkanlık bu
Sevilir taş sektirmek,taşlamak da..
Misket oyunundan kalma
Ufak oyunlarla yenilir güçsüz
Hatta misket kim bilmeden dağıtır zinde siyaset.
Yorgun şehrim
Tek zindelik siyaset
Akşamları açan çiçekler hala kapalı
Her gece üzgün  haberlerin müdavimleriyle
Ciğeri yanan şehir
Başı boş altı zengin şehir.
Artık tek sevdiğim ismin.

Ben de varım..



Susulacak zamanlar aslında
Dil cezalı düşünmek suç
Bir öfkeye mahkum olup çıkılmış
Sanki sırlar yüzlere yapışmış


Ben de o çocuklardan biriyim
Tebeşirli dönemlerin
Bulutların duman olduğunu sandığım dönemlerin
80 lerin..
Hem vatanından hem düşünmekten
Hem de yaşamaktan vazgeçmeyen insanların çocuklarından..
Şimdi gümüş zamanlardayım.
Parlatılmış saatleri var yaşamın
Bölünmüş toprakları..
Ve üstünde öfkeye mağlup olmuş
Islak gözlü ben de varım..

12 Mar 2012

Ayna ve Aşk



Aşkın en katı haliyle yaklaştı..
Ruhunu gözleriyle çözdüğü kadın karşısındaydı
Resim gibiydi.
Dokunamıyor,duyamıyordu.
Ama gülen gözleriyle hala ona bakıyordu.
Yüzü üşürken ısınıyordu.


Dokundu kendine.
Ellerine baktı uzunca.
Bir temasla cennet yakındı.
Yaşadığını anladığında gölgesinden korkmuştu.
Güldü gözleri bu kez gölgeye.
Aşktı O..


Isınan yüzüyle yaklaştı aşka.
Çözüldü en katı hali tuttu ellerinden
Bastırdı o resim bedeni aşkın göğsüne.
Titredi.
Aynadaki bedene yeni umutlar çizdi.

6 Mar 2012

Bir Kadının Erkeği..



Yaşı ortalamanın üstünde olan bir kadından daha iyi bir analist  bulamazsınız..
Çünkü bunun direk duygu yaşanmışlığıyla alakası var..
Bir erkeği kontrol edebilme yeteneği
Yalan söylediğini anlayabilme yeteneği
Gözleri ile ağzının arasındaki o ince nüansı fark edebilme yeteneği 
çoğu kadında var..
Aslında tüm kadınlarda var demek isterdim ama diyemem..
Çünkü her kadın anlar ama o "çoğu" anlamamazlıktan gelir..


Mesela karşınızdaki erkeğe kur yaptığınızda ilk sözlerini beyniniz 
liste şeklinde döker..
İlk sıradakiler onların ağzından çıkanlar olacaktır ve bu hiç şaşmaz..
Her erkeğin aklında başka bir kadın mutlaka vardır..
Hayatında yoksa da aklında mutlak suretle..
"sen benim için teksin" sözü çok göreceli bir kavram..
Bunu ya kadının diğerlerinden apayrı bir özelliği varsa diyebilir..
Ya toy bir adamdır ilk o kadını sevmiştir o diyebilir..
Ya da beden geçişlerinden usanmış bir adam diyebilir 
"ki bu durumda bile aklında başkası olabilir"
Yani hanımlar hiç bir erkeğin tek kadını olamazsınız ..
Ama "hayatını devam ettirmek,yaşlanmak,çocuklarının annesi" olmasını istediği bir kadın olabilirsiniz..
Ki bence bu aklında olmaktan daha konulu bir durumdur..


Bir erkeğe güvenmemizi sağlayan tek şey onun duruşudur..
Konuşması,zevkleri,yaptığı işi,çevresi,davranışları,hareketleri 
ona ne kadar güvenebileceğimizi belirler..
Fakat yine de hiç kimse sonuna kadar güvenmez..
Aldatabilir,yalan söyleyebilir ama bunu duruşunun dozu belirler 
Kadın da kendi dozunu ayarlar..


Bir erkekle ilk geçirilen birkaç saat bundan sonraki saatleri netleştirir..
Ve inanın bunu her kadın anlar..
Hanımlar :) kafanızı salladığınızı görür gibiyim.. :)
Mesela ilk telefon konuşmasında erkeğin hangi kelimeleri kullanacağını
önceden tahmin etmek zor değildir..
Söylemek istediklerini kadının kulağına gönderen o olmaz hiç bir zaman..
Yine kadındır..
Çünkü, konuşmasını kadın yönlendirir..
Frenler yada rahatlatır..
Erkeklerin beyninde kadınların yaptırım gücü,yeri yerinden oynatabilir :))


İlk görüşmede erkeğin giyimi de çok şey anlatır..
Renk uyumuna verdiği önem kendisine verdiği önemin ifadesidir..
Zor biri olduğunun sinyalini verir..
Fakat ulaşılamaz da değildir ..
Bu tiplerin bazıları idareyi kendilerinden bir kadına devretmeyi severler,
Ne kadar zor görünseler de..
Erkek eğer sokakta kadının elini tutarak yürüyorsa,
bu çevresel etkenlerden yana bir endişesi yok demektir..
Kadının koluna yada kendi koluna girilmesini istiyorsa ,
kadını tam olarak benimsememiş fakat yakınlığından memnun demektir..
Çok kibar yada çok kaba olan erkek hiç bir kadına faydalı olmayan erkektir..
Konuları erteleyen,soruları geçiştiren erkek kendi hayatı hakkında 
mutlak bir sıkıntı içindedir..
Ve böyle bir durumda ilk yapacağı şey kadından uzaklaşmak olur..


Fakat yanlış bilinen bir şey var..
Kadının bunca analizi yaparken en çok dikkat ettiği şey 
ne kadar kendi olduğudur..
Dikkatini vermesi yeterlidir gerisini kadın halleder..
Yani kadının zaten bildiğini erkek de davranışlarıyla onaylarsa "evet bu o.. " dedirtecektir..
Yani bir kadının "erkeği" olmak o kadar da zor değildir.. :)


Good Luck 


NOT: Bir kadının başka bir kadını analizinden ayrıca bahsedicem..

4 Mar 2012

Bir Tebessüm..




:) Bazen yazmak için mutlu olmayı bekleriz..
Yoksa hep karamsar görünürüz..
Peki,mutlu olmak için ne yaparız?
Bu o kadar göreceli cevaplara hapis bir soru ki..
Cevaplamadan evvel en az 3 dk. düşündüğünüz..
Ama ben şunu söyleyebilirim ki..
Yaptığınız her şey yaşamak için
Bu yaşam anlarında ne zaman gülerseniz işte o zaman mutlusunuz..
Hayatınızı güldüğünüz insanlara,ortamlara yönlendirdiğinizde mutlusunuz..
Önce kendi değerinizi anladığınızda mutlusunuz..
Başka yaşamları iyi analiz edebildiğinizde mutlusunuz..
Heyecanlandığınız da,çok sevindiğinizde,merhametli olduğunuzda mutlusunuz..
Ayrıca, bu insanlardan biri olduğunuzda da mutlu olursunuz..


:) Sabah kalktığınızda yüzünüzde bir tebessüm olsun..
Önce kendiniz için..
Sokaktayken gözlerinizde devam etsin..
Gözünüze bakmaktan  çekinmeyenler için..
Merhametli olun..
Tüm karşılaşabileceğiniz olaylar için..
:) Sağduyulu olun..
Yolunuza çıkacak tüm engeller için..





1 Mar 2012

Köşe Kadısı


Ahh Annem.. :)
Varlığı,ağızdan bahsi çıkmadan evvel deriiiiiin bir "aaahh...." çektirir..
Öyle garip bir kadındır ki hakkında ne yazacağımı bile bulamayabilirim.
Öncelikle çoğumuz gibi;
"Annecim seni çok seviyorum.... bla bla bla..." biçiminde değil de şöyle bahsedeyim..
İlk içkimi ve sigaramı yanında (izin vermemesine rağmen) gözünün içine
baka baka içtiğim
Mastika oynamayı 15 dk öğrendiğim Çiçek p. gecelerini öğreten
Dolphin'in Andromeda'nın en popüler zamanlarında pistte coştuğum
Arkadaşlarımla ilk kez çıkacağım tatile müdahil olup
oteli ayağa kaldırıp,ertesi gün geri döndüğüm
Fıstıkağacı'nda öpüşen bir çiftin üstüne atlayan
Eve geldiğimde "Ali'm geldi" diyen
Her seferinde çantamı karıştırdığını ağzından kaçıran
Mütemadiyen şirketi arayıp "sıkıldım,gel artık" diyen
Parmağı kırılsa "felç oldum" feryatlı
Lakabı "Köşe Kadısı" olan kadındır benim Annem.. :)


Şimdi O benim çocuğum ve O'nunla gurur duyuyorum..




29 Şub 2012

Bilesiniz


Bir tek kendine hükmü geçmezmiş insanın,çevresinden ziyade.
Keşke hesabını tutabilseydik gülücüklerimizin
Eksikliği bulabilseydik,tamamlamasını da bilseydik
Sevmeyi kural edindik ya 
Yanlışı da sevmeyi öğrendik,
Yalanlarla örülü duvarlarla,yalnızlığı seçtik içten içe
Yaşamın kıyısındayız.
Hiç içinde olamadığımız
Suçlu gibi,başımız önde..
Bazen,parası verilmiş bir fahişe
Bazen,dayak yemiş bir çocuk
Bazen,ödül almış bir yazar
Bazen de,bir gelin gibiyiz
Bunları hissettiren ise
Sizsiniz.


Siz !!
Mevsimleri değiştiren,başımızı döndüren
kalbimizi her seferinde martılara bıraktıran
Düşlerle yaşatan,yakan,ağlatan
Gülü bile dikeniyle bekleten
Hiç bir yaşamda bizi anlayamıyacak olan
Siz
Oyun bozucular
Hiç bir aynada,hiç bir gözde büyük değilsiniz.
Bilesiniz.

28 Şub 2012

İstanbul


Seviyorum İstanbul'u.
Seyrettirir kendini.
Bu kadar aşıktır kendine.
Gece olduğunda örtülür üstü
Hepimiz altında kalırız.
Kaçmak isteyebilirsin elinden.
Gece diğer yüzü bakar sana tependen.
Rahatsız olabilirsin
Dayanıksızsan da inan dayanırsın.
Vazodaki bir çiçeği koklamak gibidir İstanbul'u sevmek.
Ne kadar uğraşsan da dalındaki kokuyu alamazsın.
Ne kadar uğraşsan da İstanbul'u anlayamazsın.
Bir büyük sini üstünde açılmaya çalışılan hayatlar
Ve sırtını ezen İstanbul..

Anlamıyorum


Ben sizi anlamıyorum beyler..
Şimdi "biz de sizi" dediğinizi duyar gibiyim..
Haklısınız da..!!


Öyle farklı insanlarız ki bir fikri bile paylaşamıyoruz bazen.
Keşke o kitaptaki gibi "erkekler Mars'tan kadınlar Venüs'den" olsaydık.
En azından "ayrı dünyaların insanları" olduğumuz tescilli olurdu..
Bizim de anlaşılması zor karakterlilerimiz var.
Hatta bazen sizin için üzülüyorum da..
Ama şimdi bencil olucam.
Sizi anlamıyorum..


Her açıdan adam tanıdım..
Zengin,fakir,cahil,zeki,delikanlı,kaypak,yalancı,dürüst,yakışıklı,çirkin
Bunca özellikli adamın tek ortak noktası vardı;
"Sevememek"


Her güvenmek isteyişte,umutlanışta yok olan hücrelerimiz..
"Farklı" kelimesini kullanmadığımız dillerimiz..
Başımızı dik tutmaya çalıştığımız gururumuz..
Fakat her ilk bakışta her şeye rağmen uzanan ellerimiz var bizim.


Kaçımız heba olduk,kaçımız yaşıyor bilemem ama..
Beyler!!
Ben sizi anlamıyorum..

Acaba


Sevmek mi zor sevilmeye alışmak mı
Durmak mı zor yürümeye alışmak mı
Sevdaya mı güvenmeli yoksa akıla mı
O'ndan gitmek mi esas yoksa O'nsuz gitmek mi
Arada kalan aşk mı,düşler mi


Tüm kırıkları yapıştırsam
Tüm yağmurlarda ıslansam
Kuşun kanadına ruhumu koyup
Sevmeyi baştan öğrensem..
Taşır mı beni hücrelerim!
Anlar mı sevdiklerim yada sever bildiklerim..
Sıksam suyunu geçmişimin
Acaba güler mi yine gözlerim!