Mum Işıklı Yüzler

Mum Işıklı Yüzler
Yüzler..Birbirinden farklı yaratılmış yüzler..Rengine aldanıp kendimizi değiştirdiğimiz karakterler..6. his diye bir şeyin olmadığını sonuna kadar savundurtturabilen insanlar.. Aldanmak yaşamı engelleyen önemli bir etken. Karşımızdakine aldanmanın dışında en geri dönülmezi de kendimize olanı..Bir çok yüzü ışık oyunlarından görmüyoruz. Bir çoğu da mum ışığında gördüklerimiz..Hep bir yanları karanlık olan yüzlerden ışık dolu beklentilerimiz var..Kendini içinde taşıdığı karakterin ışığıyla yansıtan birini bulduğunuzda o sizsiniz demektir. Tabi eğer siz de o ışıkla yansıyorsanız..

23 Haz 2012

Bilemedim



Yaşlı bir gözle uyanacağım bir gün.
Kat kat kazaklar üstümde
Ellerim yüzüm buruşuk
Geçmişimde bir perde hayal meyal hatıralarla,
belki de bol pişmanlıklarla,
belki seninle,belki bir başkasıyla..
Yada kalabalık bir sahili şehrimin
İçimde ertelenmiş sen yada benle geçmiş bilmem kaç yıl
Geçmişe mi yanmalı dedim şimdi geleceğe mi!
Seni şimdiden mi unutmalı silinmeden mi kendiliğinden!
Acıyı mı örselesem yoksa tatlıyı mı bıraksam tabağımda!
Af mı etsem yada benimle mezara mı gelsen!
Bilemedim..
Bir papatyanın yolunmasıyla başlar herşey
Sonra dakikalar uçuşur havada
Gelsin diye edilen yüzlerce dua
İşte sen tam burda takıldın kulağıma
Güçlü bir tınıydın,yara ettin ama dinlettin
Şimdi yaftalandık mı biz dedim!
Yaşadık mı şimdi!
Atsam dedim kendimden!
Bulamadım..
Neresindeyiz hayatın dedim!
Bilemedim..

21 Haz 2012

Hayat kısa


Yaşanmış onca şeye rağmen bazen içimden hiçbirşey olmamış gibi 
davranmak geçiyor.. Sanki beni kimse üzmemiş,yormamış,ağlatmamış,
kırmamış gibi..
Canım  acımamış,bazen içimden öldürmek isteği geçmemiş gibi..
Şehir değiştirmeleri,şehir seçmeleri hiç yaşanmamış gibi..
Dün gece içimi yumuşamış gördüm..
Beni onca hiddetlendirmiş insanların başına bir şey gelse ne yapacağımı
düşününce kin ve nefretin ne kadar acımasızca içimde yer ettiğini kavradım.. 
Ardımdan herkes bir cümle kurabilir,eleştirebilir,yafta yapıştırabilir keza ben de 
yapabilirim ama bu içimdeki "zor zamanlarda yanında olma"güdüsünü öldürmüyormuş..
Haber gelse nasıl gideceğimi bilemiyeceğim insanlar var..
Yolda karşılaşsak yüzüne bakmayacağım.. 
Günler uzun bazen.. hayat da kısa..
Affedilmeyenler olabilir elbette ama yine de koşulur kimi zaman O'nlara doğru..
İçimizde neyi beslersek onu büyütüyoruz,elbette kötü olmayı seçmiyoruz 
ama bazen kötü olmak kolayımıza geliyor ve biz farklı olmayı böyle ediniyoruz..
Bazen melek kadar temiz,bazen günahkâr,bazen cahil,bazen akıllı olabiliyoruz ya,
işte tüm bunları olmuş ve hayatımdan geçmiş hiçkimseden elimi esirgemem ben..
Nefretimi ve kırgınlıklarımı barındırmamın bana madem bır faydası yok,
yaşamın iyi taraflarını alabildiğimce alma isteğindeyim..
Allah kimseyi kötü insanlarla karşılaştırmasın..
Beni sevmeyenleri,ardımdan konuşanları,affetmediklerimi bile..

Bakış


Deli dikenlerin battığı bir kalp sızısı.
Tenden kokusunun atılmadığı bir adam.
Ortak olmayan yaşamların sırrı.
Bir erkekle bir kadının aynaya yansıması.. Göz yanılması..
Bazen çileden çıkarır, bazen çileyle sarardı o ten.
Dudaktan hiç düşmemiş,bedende nefes almış mutlu bir çocuk gibi içi kıpır kıpır olan bir kadın.
Takıntı olacak kadar sevilen adamın gül kokan kadına verdiği tek bir bakış.
Üste yapışan bir leke gibi.
Bir sevda zorunluluğu bu benimkisi. Acıya alıştım dedikçe yoruldum giderek.
Yoruldukça,vazgeçtikçe sevmekten aşktan yine gittim peşinden.
Hayal kurdum hep. İyiyi sarmak istedim bedenime.
Hep bakışlara tav olmuştum ben.




Ne olur


Derin bir sessizlikte kürek çekiyorum bilinmeyene,
bilinmeyenden gelerek.
Çevrede kimse yok, sanki el değmemiş hiç.. İçim gibi..
Başımda meltem,ellerimde nasır
Kısık,kırmızı gözlerim
Yalnızlıktan yıpranmış mabedim
Özgürlüğe açık cephelerim
Tüm kapılar kapalıyken gördüğüm siluetin
Merakla silinen kırmızı gözlerim ve sen..
Bir sen birde ben o yerde
Dünden kovulmuş gerçeklerim,arsız düşüncelerim
Küreklerden geçmiş,yüreklerden dönmüş,ellerine uzanmış ellerim
Hazinemsin şimdi,kimsenin bilmediği..
Başımda meltem ellerimde sen..
Şehir nasır..Benimle kal ne olur bin asır.

9 Haz 2012

İstanbul&Hayat


İstanbul'un seni nasıl savuracagını bilir gibi,yalan gibi
Düşüncelerinle savaştığın her an korkarsın yaşamaktan
Kim suçlu,kim galip,kim yitik bilinmez hiç
Anlamaya çalışmak yordukça anlatamaz olursun.
İfadesizlikle başlar zaten her şey. Öyle alışırsın ki bazen,
mutluluk geldiğinde davet edicek yerin olmaz.
Çırpındıkça batmak böyle bir şeydir.
Haz edilmeyen bir yemeği yemek gibidir dayanıksızlığa dayanmak.
İçinde barındırdığın,bir yerlerde saklanmış hazların uygunsuz hallerinin sıralanışı. 
Elinden hiç birşeyin gelmemesi,gereksiz göçlerin yaşanışı
Tüm bunların ardındaki gerçekle yaşayabilmek.. Ne kaldıysa geriye!
Bir uçaktan atlarcasına atlamak hayatın tam ortasına,çakılma riskini de göze alarak.
Seviyorum İstanbul'u.. Seyrettirir kendini
Bu kadar aşıktır kendine
Gece olduğunda örtülür üstü,hepimiz altında kalırız
Kaçmak isteyebilirsin elinden.
Gece diğer yüzü bakar sana tependen,rahatsız olabilirsin,
dayanıksızsan da inan dayanırsın
Vazodaki bir çiçeği koklamak gibidir İstanbul'u sevmek
Ne kadar uğraşsan da dalındaki kokuyu alamazsın
Ne kadar uğraşsan da İstanbul'u anlayamazsın
İçi de dışı da yorar seni 
Yırtık elbiselerin yerine yenilerini ummak 
Bir büyük sini üstünde açılmaya çalışılan hayatlar
Sırtını ezen oklava kelımeler..
Dizi yaralı çocukluktan bu zamana dek yanına sığdırmak istediğin insanlar ve istanbul..
Ne büyük şehir .. ne büyük hayat...

8 Haz 2012

Cumartesi-ler


Her cumartesi oluyor bu..
Benim sadece cumartesi sendromum var..
Sabahında sevgili şirketime biraz para kazandırdıktan sonra,
öğleninden gecesine kadar soyut olduğum bir cumartesi..
Yaşamımı,düşüncelerimi bol bol aklıma düşürüp,
aklımı preslediğim bir cumartesi..
Haftanın 6 günü konuştuklarımın fazla geldiği,dinlediğim müziklerin önemini yitirdiği,
odamın her zerresinin beni kabullenmesini istediğim,
yerde oturup yatağımın kenarına bir omuz edasıyla başımı yasladığım,
yastığımın "gel bana .." der gibi seslendiği,
mutlulukla mutsuzluğun iradem dışı iç içe geçtiği,
dilimin lâl olduğu bir cumartesi..
Aklımı yitirecek gibi oluyorum çoğu kez..
Şüpheye düşüyorum.. Biri bana "anlat" dese anlatamayacağım 
"gel" dese gidemeyeceğim hallere bürünüyorum..
Bol keşkelerimin arasından birini çekip,uslanmayacağım hayallere dalıyorum..
Bu halimi en anlayamayan insan annem..
Sabahki ben ile akşamki beni çözümleyemiyor..
Tıpkı ben gibi.. kendi çözümsüzlüğüm gibi..
Sonra birden pazar oluyor ve pazartesi.. herşey normale dönüyor..
Yorulduğum geçişler bunlar..
Her cumartesi bir nebzemi daha bırakıyorum bir yerlere..
Giderek eksilerek geliyor pazartesiler..
Unutmak istediklerimle dolu cumartesiler...

4 Haz 2012

Kesin..


Düşünün..

Yüksekten atlamışsınız.
Düşerken yaşadığınız heyecan ve huzur korkuyla karışsa da
Mükemmel kılınacak kadar derin
Gözleriniz kapalı
Ne zaman olacağını bilmediğiniz bir temas beklenmekte
Tüm yaşananlar ya hafızada ya da yoklar
Ama sonu ölüm bu kesin..
İşte sabah uyanıp akşam yattığımız hayat da bu..
Ne zaman olacağını bilmediğiniz temaslar yaşanır sürekli
Her gün biraz korkuyla kalkılır yataktan
Bazen huzurlu bazen heyecanlı..
Hatırlanmak istenmeyen anılar
Yada gözler kapalı anımsananlar
Ama sonu ölüm bu kesin..

Beklerim

Eve girdim,uzandım yatağıma
Frezya kokusunu çektim içime
Dudağımda tebessüm,ellerim ensemde
Kapatmadan gözlerimi perdede,sadece keyifle
Pencereyi araladım.
Çok güzel kokuyordu İstanbul,bir başka yanıyordu ışıklar
Başka bir şeydi hissetmesi,beklemesi.
Doldurdum içimi,lazım olan ne varsa aldım
Unutturmak adına ilk önce, İstanbul'dan keyif aldım.
Bir sarılışla anlattım anlamlılığına şaştığım hislerimi
Sakin ve sessizdim,belli etmezdim ama özlerdim..
Kalma sebebi oluyor bazen bir erkek bir çocuk bir kadın
Yakalanmış esirliklerden kurtulmak için,
O'na duyulan ihtiyaç.
Aştım heyecanını kalbimin,inancıma döndüm yeniden.
Hiç buruk değilim geçmişten,frezya kokulu odamda
Günü geceyle siler,ben O'nu hep beklerim..