Mum Işıklı Yüzler

Mum Işıklı Yüzler
Yüzler..Birbirinden farklı yaratılmış yüzler..Rengine aldanıp kendimizi değiştirdiğimiz karakterler..6. his diye bir şeyin olmadığını sonuna kadar savundurtturabilen insanlar.. Aldanmak yaşamı engelleyen önemli bir etken. Karşımızdakine aldanmanın dışında en geri dönülmezi de kendimize olanı..Bir çok yüzü ışık oyunlarından görmüyoruz. Bir çoğu da mum ışığında gördüklerimiz..Hep bir yanları karanlık olan yüzlerden ışık dolu beklentilerimiz var..Kendini içinde taşıdığı karakterin ışığıyla yansıtan birini bulduğunuzda o sizsiniz demektir. Tabi eğer siz de o ışıkla yansıyorsanız..

28 Eki 2012

Keşke

Çok yaramazmışım (hatta biliyorum çok yaramazdım) küçükken...
:)) Canım annem eve sokamazdı beni..
"aaaaaannnneeee acıktıııımmmm" diye 6.kata bağırırdım,
hemen sepetle yarım ekmek domates peynirim iniverirdi..
Bir elimle yiyip diğer elimle misket oynamaya çabaladığım günler
hayatımın en anlamlı günleriymiş meğerse..

Mahalledeki evlerin tüm bahçe çıkışlarını,bağlantılarını ve hatta
çatılarından geçişlerini bile bilirdim..
(yer bitince gökleydi işim yani siz düşünün)
Yakalayamazdı kimse ..
Bizim evin arka odasının camından yan binanın balkonuna geçerdim,
tutunacak bir pay yada basacak bir pervaz olmamasına rağmen..
Çünkü orası arkadaşımın eviydi ve şimdi 6 kat in dolan sonra
bir 6 kat daha çık...
ohooooo... uzun işti.. :)
Tam karşımızda 3 katlı ve terası olan binada 3 tekerli bisiklet gördüğüm

gün yeni oyun saham o teras olmuştu..
Gıcır gıcır ses çıktıkça kafam göğe dönük dolanır dururdum,çok mutluydum..
Babam anneme çok bağırsa da annem o hıncını benden çıkarsa da mutluydum.


İlk mutsuzluğum o binanın yıkılıp yerine 6 katlı terassız bir bina yapılmasıyla,
ikincisi de mahalle içi araştırmalarımdan kafayı kaldırıp o binanın
6.katına yerleşen ailenin oğlunu görmemle başladı..
Yani ne zamanki bir erkek çocukluğuma değdi işte ben o gün birden büyüdüm..
20 yıl olmuş ben büyüyeli yani erken kaybetmişim çocukluğumu..
(Saflığı unutalı)


İlk keşkem budur işte benim..
"Keşke çocukluğumu doyasıya yaşayabilseydim.."


Bir gün bir baktım 20 yaşımdayım..
Sevdi biri beni,bir zamanlar benim O'nu sevdiğim gibi..
Hataya düştüm,bilemedim,kavrayamadım..
O bir zaman bana ne yaptıysa bir benzerini ben yaptım..
Saflık değdi gözüme tanıyamadım..
Hem büyük bir inançla hem de yalanla tuttum elini..

Her şeyi berbat ettim.. Kaybettim..
Yarım bıraktığım sevgisini de ilişkimizi de saflığımızı da O'nunla
beraber gömdüler toprağa..


İkinci keşkem de budur işte benim..
"Keşke doyasıya sevebilseydim.."


İnsanın hayatındaki "keşkeler" ne kadar çoksa o denli yanlıştır yaşadıkları..
Hele hele ben gibi ilk keşklerini dün gibi anımsıyorsa işi daha zordur
çünkü sonrakiler giderek çoğalacak hatta anımsamayacaktır bile..
Bizden artık geçti..
Bu yazıyı okuyanların hepsi "büyüdü"
Yeni nesle "keşke" nin az olmasının insan hayatında ne denli önem arz ettiğini
iyi anlatmak gerek..

Ben bunu yapabilir miyim bilmiyorum ama siz yapabilirsiniz..

23 Eki 2012

Tükenmeyen


Yakınlaşmış bir hayatın uzağındayım.
Hiç çıkılmamış dağların eteğinde.
Yazdıkça yazdığı yerde kalan bazen,
sustukça konuşan,
tesadüflerle alelacele dillendirilmemiş bir ben.
Düşünülmemiş düşler var.
Hiç gün yüzü görmemiş ukteler.
Ne zaman ıslak ne zaman  kuru hiç bilinmeyen bir yüz.
Gidebilmekle gitmek arasındaki farkı savaşa çeviren ben.
Ağdaki balığım bazen
Kör bir adamın sevişmesi gibi
Anlamı olmayan bir yürüyüş
"Ama"lı sürüyle cümleler
Dedirten kendi değil kişinin
Ayakta tutan tarafı bu işin beklemek aslında.
Kimi görsem aynı bakış..
Tanıdık değil tanıdıklar..

Derine dalmak için çoğu geceyi bekler.
Bazısı hiç beklemez.
Çünkü der ki;"gelmez"
Perdelerin  aralığında yaşanan hayatlar gördüm.
Hepsinde aynı hikaye..
Bende de var "ama" lı yığınlar.
Zor yıllar
Az kalmış sabırlar
Bitmiş "ama" tükenmeyen sevdalar..

21 Eki 2012

Ben

Çok şey söylemek istiyorum bazen
Birşey söyleyemediğim zamanların eşiğindeyim
Gitmeyi istiyorum bazen
Gidemediğim yolların başındayım
Yâri görmek istiyorum çoğu kez
Sokağının köşesindeyim
Hayaller peşimdeyken uykusuz gecelerdeyim
Doğduğum güne yaklaşırken durmuş saatlerdeyim
Bazen hayretle bakar bir yüzüm
Gecenin meltemindeyim
Vazgeçilmiş karanlıklarım var sakin bir düşteyim
Ağlatanların içinde yalnız gülmekteyim..
Aşkı tanımayan sevgiye sığınmış
bir bedenin içindeyim

Son

Bir intikam gibidir acı sonlar.
Akan asi nehri gibi..

Sıkıntılıyken bile dışardan sakin gibi gözüken
Sabah olduğunda öten horozun

Akşam olduğunda batan güneşin
Anlamını anlayamadan içine alıp sürükleyen bir nehir.
Eninde sonunda akan bu su da durulur..
Elbet içindekiler kendini dışa vurur..
Her anın acısını,iç yeniden sıvar...
Yerine yenileri yerleşir..
Geriye kalan yaşamın suyunu içmektir,dalgasında boğulmadan
Sörf misali ayakta kalabilmek tüm deli dalgalara karşı.
Diri vücutlu bir kadının kendine olan güveni gibi yarınına güvenerek.

Sevginin gücünü de yaşadım güçsüzlüğünü de.
Aşkın önündeki bendim hala sağlam.
Getiriler çoğalınca amaç soyutlandı.
Perilerin uçuşmaları gibiydi sevme olgusu.
Etekleri coşkulu heyecanlar
Dağınık kalplerin toplandığı mavi gökyüzü.
Hayat...
Her sonuç ayrılığı depreştirir.
Her geliş bir gidişi çağrıştırır.
Her gülücük ağlamayı sürükler.
İhtişamsız bir yüzüğün anlamsız işlevi gibi
Acı sonlar bir gerçektir.

Uzak

Ne uzak yaşıyorum sevmeyi
Gidip dönmelerle geçiyor tüm zaman
Bir yere ait değilim
Ruhum başka bedenim başka kalıntı
Ayaz soğukta üşümüyor bedenim
Düşüncelerim uzakta
Sevdiklerim,seviceklerim..
Düşlerim yoldaş sadece
Uzak benim sevmelerim..
Hep gitmeyi isterim
Mesafeler yer değiştirse de..
Uzak sevmelerle süslü benim düşlerim

6 Eki 2012

Olmazsa Olmaz



Bir kimsenin olmazsa olmazı oldunuz mu.. !!
Ben olmadım..
Belki ebeveynler için istisnai düşünülebilir ama  başka kimse için söyleyemem bunu..
Bu zaman zaman içerlediğim bir  durum..
Ayrıca bu insanları ayırdığım ama hayatımdan eleyemediğim de bir durum..
Ve bazen de haddimi bildiren; "demek bensiz de olabiliyormuş" dedirten..
Ve bu dünyada insana kendini çok da nimetten saymamayı öğreten..

Her aşk yada arkadaşlık göreceli  ilerler.. 
Kimi sonsuza dek sürebilir  yada anlık olabilir..
Ben  kendimce tüm ilişki türlerini Çıkara bağlarım..
Hatta öyle ki eve ekmek getirmeyen koca bile terk edilme riskindedir..
Başka bir örnekse mütemadiyen mutsuz,sıkıntılı davranışlar sergileyen 
bir insanı masanıza kaç kez çağırırsınız..!!
Bu az çıkarcılık çok bencillik taşımaz mı?
Bir de çevrenizdeki insanlardan kopmamak adına büründüğünüz
bilmem kaçıncı kişiliğiniz olabiliyor!! Bu ister istemez oluşuyor.. 
Bir çok insan da bunu kabul etmiyordur eminim.. Ama var ..!!
İşte birinin /lerinin olmazsa olmazı olmak için olmadığımız biri şekline dönüşmek..

Şimdi hangisine daha çok içerlemeliyim..!!
Vazgeçilmez bir sevgili yada arkadaş olamadığıma mı yoksa çevremdeki 
insanların arasında olmadığım bir hale bürünemediğime  mi!!
Aklımdan şu geçiyor;
Beni sıkan insanları yanımda istemediğimden yola çıkarak acaba 
ben kimlerin yanında olmamı istemediklerindenim..?
Biliyorum bu yazdıklarım çok karamsar ve düşündürücü..
Ama çocukluk hayallerimin elimden alınmasıyla başlayan bir eksiklik var hayatımda..
Asıl soru şu;
Bunca eksiğin içinde tam olan ne var...
Dostlar/arkadaşlıklar/aşklar/aile... ??
Burda bir çok şeye cevap  bulabiliyorum ama  dost ve arkadaş kavramlarının 
cevap kısmı boş..
Kaç kişi vardır mesela beni benden iyi tanıyan,benden bahsederken "olmazsa  olmazımdır" diyebilen..
Kaç kişi mesela üzüntümü kendi üzüntüsü gibi hisseden..
Annemin hastalığı esnasında konuşmak için bile olsa telefon defterimde 
kimi arıyacağımı bilememiştim mesela..
Çünkü beni katıksız kimin dinleyeceğini bulamamıştım..
Çok kişi oldu "bir şey lazım olursa..." diyen ama bana bir el lazımdı,bir omuz..
Yoktu kimse..
İşte o sıralarda gelmişti bu söz aklıma..
"kimsenin olmazsa olmazı değilim.."
Ve inanın bu durum ölümle  yarışır..