Mum Işıklı Yüzler

Mum Işıklı Yüzler
Yüzler..Birbirinden farklı yaratılmış yüzler..Rengine aldanıp kendimizi değiştirdiğimiz karakterler..6. his diye bir şeyin olmadığını sonuna kadar savundurtturabilen insanlar.. Aldanmak yaşamı engelleyen önemli bir etken. Karşımızdakine aldanmanın dışında en geri dönülmezi de kendimize olanı..Bir çok yüzü ışık oyunlarından görmüyoruz. Bir çoğu da mum ışığında gördüklerimiz..Hep bir yanları karanlık olan yüzlerden ışık dolu beklentilerimiz var..Kendini içinde taşıdığı karakterin ışığıyla yansıtan birini bulduğunuzda o sizsiniz demektir. Tabi eğer siz de o ışıkla yansıyorsanız..

23 May 2012

Bodrum..


Her geçen gün Bodrum'da yaşamaya yönelik hayalim,isteğim artıyor.
Bu doğup büyüdüğüm şehiri "nerelisin" dediklerinde neredeyse cevap 
yerine kullanmak bile istemiyorum diyebilirim. 
İstanbul'un sözde "denizi olan/dünyanın en harika şehri" olması bir zaman 
sonra anlamını yitiriyor. O denizi görmek için bilmem kaç yüz insanı yardıktan,
yine bilmem kaç araca "1 dk.." dedikten ve bilmem kaç vasıtaya bindikten 
sonra ne anlamı kaldı dünyanın en harika şehrinin..
Ama öldürmiyeyim hemen tabi; en sevilesi zamanı gecesidir İstanbul'un..
Işıklar yandı mı başka pırıldar bu büyük yüzölçümlü şehir.. Fakat yetmez olur..
Göçler yüzünden yıldan yıla değişen İstanbul artık burası.
Toplu taşımalarının insan ticareti yapar gibi halleri,
bazı kesimin diğerleriyle kendilerini ayırıp başka bir semtte/sitede 
kümeleşmeleri,komşunun külünü bırakın selamına bile ihtiyacın duyulmayışı,
bir tarafın parasına para eklediği,diğer tarafın daha fazla çöp topladığı 
bir şehir..Düşen ilk damlada kilit olan yolları,sel olup taşan sokakları,
neredeyse her ay dikilen laleleri,şiddete meyilli polisleri,idare ediliş biçimi 
ve her santimi çıkar kokan arkadaşlıklarıyla yaşam yerine insanın ömrünü
 minik minik çalan bir şehir..
Neden mi Bodrum;
çünkü her yeri deniz kokuyor..
Bir ulaşım için saatlerinizi vermiyorsunuz,
kasabından restorantına kadar herkes gülümsemenin ne demek 
olduğunu biliyor,sanki sihirli bir havası var gibi sizi mutlu edebilen..
Evet yaz aylarında kalabalıklaşıyor ve sanki amacından taşıyor gibi 
ama o kalabalık zaten yaşadığınız kargaşalı şehri anımsatıyor size ve 
yabancılık çektirmiyor..
Benim en sevdiğim zamanı ise kışı ve sonbaharıdır.. Denizi gri,havası ılıktır.. 
Yağmur sonrası toprak ve deniz kokar.. 
El ayak çekilir,tüm içtenliğiyle barındırır..
Bir fena tarafı varsa o da rüzgârıdır,tekneler çok çeker.. 
Bir de eğer yağmur fazla yağmışsa dükkanların bir kısmına su basar..
Sahilden gara doğru giderken soldaki yanyana iki manavdan 2.si bana 
her zaman meyvenın/sebzenin en iyilerini verir..
Halikarnasın dibindeki tahta sandalyeli çay bahçesinin kirli bardağında 
içtiğim çayın lezzeti başkadır..
Yine Halikarnas yakınında yanyana sıra sıra bar/cafelerden birinde içerde 
çalan gitar eşliğinde çektiğim nargilenin tadı da..
Rakıcı'da yenen bir akşam yemeğinin,
Yalıkavak'ın sert esen rüzgârında üşümenin,
Bitez'in ılık suyunu,rüzgârını sereserpe hissetmenin,
Yacht Clup'te cazın,rackın,popun tadına varmanın,
Torba'nın tuzlu denizinin,
Ortakent'in insanlarının samimiyetinin,beachlerinin,
barların her birinden birbirinin içine karışmış müziklerinin,
dalış ekibiyle açılıp o mükemmel koyların güzelliğinin,
teknede kalabalık arkadaş grubuyla yapılan makarnanın :) 
içilen rakının,edilen sohbetin tadı başkadır.
20 yıl olmuştur ilk Bodrum'a aşık olalı.. 
Bunun yaklaşık olarak 10 yılı "bir gün Bodrum'da yaşayacağımı ve 
Bitez'e gömülme vasiyetimi" tekrarlamakla geçti. 
Yaşamak ve çevreye ayak uydurmak adına bilinçsizce yapılan harcamalar,
sorumluluklar derken İstanbul kendine ilmek ilmek bağlıyor insanı fakat
bir zaman geliyor o ilmekleri teker teker çözüyor insanoğlu..
Serbest kaldığımızda hepimizin kaçacağı bir yer mutlaka ki var.. 
Begonviller ile bezeli beyaz bir ev,dostlarım,manavım,kasabım,pazarım 
ve ben.. Bir gün..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder